Geleceğimiz olan çocuklarımız doğuştan bilim adamlarıdır. Bunu çocuklarımızın küçük yaşlardaki meraklı sorularından, deneyerek bir şeyler yapma çalışmalarından yakinen çok iyi biliriz.
Dünyaca ünlü astrofizikçi Neil de Grasse Tyson, çocuğa büyüyünce ne olmak istediğini sordu. Kızın cevabı, oldukça güzeldi: "Büyüyünce ben de bir bilim insanı olmak istiyorum." Tyson'ın cevabı ise daha da güzel ve aynı derecede yüreklendiriciydi:
Bilim insanı olmanın en güzel tarafı ne biliyor musun? Bir bilim insanı olmak için asla büyümene gerek yok.
Çocuklara erken yaşta bilim eğitimi vermek, bilimi onlara sevdirerek öğretmek de bu bağlamda oldukça önemli. Çocuklar bilimsel düşünmeyi öğrenme, problem çözme, temel ve ince motor gelişimi, enerjiyi olumlu yönde kullanma, zekâ fonksiyonlarını kullanma ve geliştirme, hafızada güçlenme, özgüven kazanma gibi pek çok konuda ilerleme kaydediyor.
Aynı zamanda bilim sevgisinin hem okul yaşamına hem de bireysel gelişim sürecine çok büyük katkıları oluyor.
Geleceğin bilim insanlarının onlar arasından çıkacağı muhakkak. Bu minik bilim severlere ulaşmanın yolu ise sandığımız kadar zor değil. Eğitimciler, 10-16 yaş arasında çocuklara ilham verip rol model olmalı. Başarılı kişilerin hep rol modelleri vardır. Bilim insanı ya da öğretmenleri, onları teşvik edip heyecanlandırmıştır. Bu sağlanırsa bilime ilgileri hayat boyu devam eder. Einsten’ın bilime merakı, pusula ile başlamıştır. Bilime olan bu merak, ilgi küçük yaşlarda çok fazla iken 16 yaşına gelindiğinde bitme noktasına gelir. Nedeni akran baskısı ve bilimin sıkıcı gelmeye başlamasıdır.
Soru sormak, sonsuz bir devinime cesur bir adım atmak gibidir. Bir kere o adımı attıktan sonra geri dönüp bakmaz, hep daha ileri gidersiniz. Her soru tüm üretkenliği ile başka bir soruyu doğurur ve yanıt almak asla sizi doyurmaz. Hep daha fazlasını, nedenini ve nasılını merak edersiniz.
Evet, bilimin insanı gün ışığıyla dolmuş aydınlık bir odaya doğru yönlendirmesinden bahsediyorum.
Honoré de Balzac, “Herhangi bir bilimin anahtarı, soru işaretidir.” diyerek çok kişinin bu anahtarın peşinde durmaksızın koştuğu yolculuklara atıfta bulunmuş olabilir mi, ne dersiniz?
Bilim meraktır,
Sorudur,
Sorugulamadır
Cevap ararken başvurduğumuz yöntemler değişir, gelişir ve yenilenir. Ayrıca yeni yöntemler ve teknikler, yeni sorular doğurur. Sorduğumuz sorular; yere, zamana, bağlama ve kim tarafından sorulduğuna bağlı olarak da sürekli değişir.
İçinde yaşadığımız zaman, yeni bakış açıları ortaya çıkarır. Farklı bakış açıları da soru sorma biçimimizi değiştirir.
Kısacası bilimde sorular, cevaplar ve yöntemler sürekli değişir ve gelişir. Bilimle uğraşmak da hep bir sorgulama, yenilenme ve gelişme hâli içinde olmak demek.
Bilim insanı ister istemez kendi hayatını, bakış açısını ve içinde yaşadığı toplumu da sorgular.
Bu sorgulama, insanı geliştirir, yeniler, olgunlaştırır