BİNDİK BİR ALAMETE

Hüseyin Üzmez anlatıyor: ''Hapishanede ibadetlerimizi çok zor şartlarda yapabiliyorduk. Bir kere insanın mahpus olması başlı başına bir felakettir. Biz bu zor şartlarda bile namazımızı ve diğer ibadetlerimizi büyük bir aşkla yerine getirirdik. Bir gün ranzanın üst katında namaz kılarken kendimizden geçmiş, adeta bulutların üzerinde gibiydik. Kendi kendime bu zor şartlarda büyük sabır ve aşkla ibadetlerimizi yaptığımız için ermiş olabileceğimizi düşündüm. Selâm verince arkadaşıma baktım o da benim gibi başka bir mana aleminde idi. Namaz bitip ranzadan inince, alt yatakta esrarkeşlerin kafayı bulduklarını görmemizle işin aslını anladık. Meğer esrarın dumanı bize de vurmuş, ayaklarımızı yerden kesmişti. Biz de kendimizi ermiş sanmıştık.
Epey zamandır ideolojik alanda çok ilginç birliktelikler yaşanıyor. Bazı milliyetçiler ile İslamcıların bölücülerle aynı amaç, aynı hedefe doğru yürümesi, eylem birliği etmesi anlaşır gibi değil. Son nefesini vermekte olan ‘Karayılanları’ kurtarma, sönmeğe yüz tutmuş olan ‘Kandil’i yeniden tutuşturabilmek için dinli dinsiz birtakım yapıların iş birliği yapmaları, maalesef ki, Sultan Abdülhamid devrini çağrıştırıyor. Dileriz işin sonu da aynı olmasın. Zira o günkü ahmaklıkların ve ihanetlerin ağır bedellerini bugün hala yaşıyoruz. Bilge Kağan’ın ifadesiyle tam yüz yıldır Türk ve İslam aleminin kanı su gibi akmakta.
İslâm düşmanları ile İslamcılar tarifi zor ve efsunlu bir aşk yaşıyor. Birtakım Türkçüler, Türk düşmanlarının ve bölücülerin değirmenine su taşıyor. 28 Şubat’ta, gerici ve yobaz olarak yaftalanıp her türlü kötü muameleye maruz bırakılan bazı dindarlar ile onlara bu zulmü reva görenler arasından şimdilerde su sızmıyor. Bu durum vatan ve millet aşkıyla dolu yüreklere maalesef korku salıyor. Milletimizin içine düştüğü ayrılığın bu derecesi can yakıyor. Şüphesiz dostluk iyidir, lakin olay milli varlığa ve bütünlüğe meydan okuyacak boyutlara ulaştıysa haşhaşilerin dumanının birtakım sosyalist, milliyetçi ve İslamcıların kafasını sardığı anlaşılıyor. Öyle ki hiçbirinin ayağı yere basmıyor. Millete alenen kasteden kitapsız teröristler, bu aziz millete cennet vadediyor.
15 Temmuz ihanetinden sonra ortaya çıkan yeni oluşumlar akıl alır gibi değil. Cumhuriyeti kurduğunu iddia edenlerle, tek amacı Cumhuriyeti yıkmak, ülkeyi bölmek olanların; en büyük davası laiklik ve seküler hayat olanların şeriat davasındaki İslâmcılarla birlikteliği insanı hem şaşırtıyor, Hem de korkutuyor. Doğrusu bu karmaşık beraberlikten nasıl bir ucubenin doğacağını insan merak etmiyor değil. Ocakları söndürülmüş, fesat yuvaları dağıtılmış, son nefesini vermekte olan teröristler küllerinden doğmaya çalışırken birileri Cumhuriyeti, bazıları da İslam’ı unutmuş bölücü teröristlere hayat öpücüğü verme noktasına gelmişler. Arsızlığın da bu kadarı fazla doğrusu. Bunlar arsızlığı o kadar ileri boyuta taşımışlar ki, adeta “şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid etmişler.” Bir gün terörün, başka bir gün ulu orta müstevlilerin mümesilleri ile poz veriyorlar.
Eskiler, körle yatan, şaşı kalkar; bana arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim, kılavuzu karga olanın... ve daha nice hikmetli sözler söylemişler. Eli kanlı teröristler inlerinden başlarını uzatmış bu aziz millete demokrasi ve özgürlük vaat ediyor. Bundan daha da acı olanı ise, bu bölücü hainler, bu alçak ırz düşmanı bebek katilleri umutlarını birtakım sözüm ona milliyetçi, İslâmcı ve Atatürkçülere bağlamışlar. Bir yapı düşünün ki, kırk yıldır masum kanı akıtan yaratıklara ve milletin meclisini bombalayarak yurt dışına kaçmış hainlere umut veriyor. İnsan ne düşüneceğini, ne diyeceğini bilemiyor. Bütün sırtlanlar gözlerini şu bir avuç vatan toprağına dikmişken, vatana ve millete sahip çıkması gerekenlerin şuursuzluğu ne büyük acıdır. Anlaşılan o ki, “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
“Kilab-ı zulme kaldı gezdiğin nazende sahralar
Uyan ey yareli şir-i jiyan bu hab-ı gafletten”
Bir zamanlar gezdiğin o nazlı yerler, vatanlar şimdi zulüm köpeklerine kaldı, ey yaralı kükremiş aslan, artık bu gaflet uykusundan uyan.