Bir kadını, sizin sevginize karşılık vermediği için öldüremezsiniz! Bir kadını, sapık zihniyetinizdeki algılaya hizmet etmediği için de öldüremezsiniz! Bir kadını, sapkın bir düşünce sistemiyle, reddedilmeyi erkekliğinize yapılmış bir darbe gibi gördüğünüz için de öldüremezsiniz!
Ülkemizde kadına yönelik şiddet kapsamı, sessizlik ve sansasyonalizm arasında öyle dalgalı bir yerde ki, ülkemizde, kendine “güvende miyim?’’ sorusunu sormayan tek bir kadın kalmadı. Tek bildiğimiz gerekçeler sunuluyor, mazeretler beyan ediliyor ancak görülen o ki hiçbir yasal mevzuat kadınlarımızı korumaya yetmiyor. Tüm bu yaşananlar, mağdurların arkasına melek kanatları çizilerek romantikleştirilebilir mi? Elbette hayır! Tıpkı bunun bir vahşet olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi. Bu insanlık dışı eylemleri dile getirirken en büyük hatamız, eylemi önemsizleştiren yetersiz kelime dağarcığıdır. Açıkça bir cinsel saldırıya maruz kalan bir kadına, “baştan çıkarma girişimi” ifadesini kullanamazsınız.
Benzer şekilde, “tecavüze uğradığını itiraf etti (ki bu onun bir miktar sorumluluğu olacağını düşündürmektedir)” ifadesi yerine “tecavüze uğradı” ya da “tecavüze uğradığını beyan / rapor etti” ifadesi kullanılmalıdır. Şiddetin yalnızca özel aile içi anlaşmazlıklar veya bizlerden izole olaylar olmadığını idrak etmeliyiz. Bunlar, toplumu bir bütün olarak etkileyen ve hepimizi kapsayan tekrar eden ve sistemik eylemlerdir. Herkes üzerine düşeni yapmalı. Kız çocuklarımızı korumak için verdiğimiz çabayı, erkek çocuklarımızı eğitmek içinde verelim. Kadınlara nasıl davranılacağını, kadınların nasıl sevileceğini onlara öğretelim. Yaşanan tüm bu olaylar için çok üzgünüz.
Şiddetin Ama’sı, Fakat’ı olamaz, şiddetin hiçbir mazereti olamaz!