BİR LOKMA BİR HIRKA

Abone Ol

Teorikte belki ama pratikte pek hükmü olmayana bir lafız.
Öyle ya, zamana baktığımızda bununla yetinmeyi bilecek biri var mı acaba? Söylendiği dönemde belki bir geçerliliği vardı ama şimdi hiç sanmıyorum. Esasen maddi anlamda söylenmiş bir söz de değil zaten. Kanaati anlatması bakımından bir değeri her zaman var fakat böyle bir yaşamı öğütlemesi ya da hayata geçirmesi anlamında kesinlikle yok.
Diğer taraftan böyle bir yaşamın vücut bulabilmesi için dünyanın pek çok nimetine sırtını dönmen gerekecek. Yine geriden gelecek olursak bundan binlerce yıl önce tek amacın hayatta kalmak olduğu dönemlerde geçerli olabilir ama şimdilerde hayatta kalmak için sadece yemek ve örtünmenin dışında da pek çok şeyin gerektiğini düşünürsek kıymetini yitirmiş bir sözdür.
Barınmak için dört duvarı olan bir kulübe, geçinmek için üç beş dönüm tarla, üç keçi dört koyun ile tüm ömrünün garanti olduğu yıllardan, binlerce liranın dahi seni açlık sınırından kurtaramadığı bir yüzyıla geçerken hemen hemen tüm değer yargıların da değişmektedir.
Şu zamanda, Tevekkül, kanaat, sabır, dirayet, teveccüh, kabullenme, boyun eğme, tenezzül gibi ulvi değerlerin karşılık bulmasını beklemek hayalcilik midir? Yoksa hala tamamıyla insani olan bu değerler maddiyata esir mi düşmüştür.
Bireysel sohbetlerde artık manevi değerlerin neredeyse tamamına yakının yozlaştığı üzerinde birleşiyoruz lakin yine de “ aman kimse duymasın” filmini oynamaya devam ediyoruz. Buna sebep manevi değerleri sadece bireysel çıkarlarımız için kullandığımızdan olabilir mi?
Bu yazıyı kaleme aldığım gün sosyal medyada bir paylaşım gördüm. E, adam haklı. Diyor ki “ ey sayın vekil, sen vekilken her Cuma sayfa sayfa mesajın geliyordu, sadece Cuma olsa neyse kandillerde, bayramlarda-Milliler hariç-, surelerden alıntılar yaparak gönderdiğin mesajlar vekilliğin düşünce şıp diye kesildi hayırdır?” diye yazmış.
Yani manevi değerlerin çıkar amaçlı kullanılmasına iyi bir örnek olarak vermek istedim. Konuya dönecek olursak. Az şeylerle yetinme meselesi kürsüde yer bulanların onu dinleyenlere söylediği hamasetten başka bir şey değildir. Bun bir imam cemaate, bir siyasi halka, bir patron işçilerine ağzını doldurup söyler. Söylerken de hiç tartmaz lafın okkasını. Buradaki hata bu lafı ettiği dakikada bir kişinin de “peki kabul bu öğüde sen de katıl” demediği için hala geçerli bir sözdür.
Yani demem o ki hamasi nutukların artık kimsede bir karşılığı yok. Kabullenen de mecburen kabulleniyor. Bir lokma bir hırkaysa hepimiz giyelim yoksa bana hırka sana astragan kürk, bana soğan sana cücük olmaz birader.    

{ "vars" : { "gtag_id": "G-815M9GDBNG", "config" : { "G-815M9GDBNG": { "groups": "default" } } } }