Niğde, tarihin ve kültürün dokusuyla bir kez daha özel bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Geçtiğimiz günlerde Niğde’ye etkinlik için gelen kemane sanatçısı Cafer Nazlıbaş, Niğde Haber Gazetesi muhabiri Çağlar Tuncer ile Niğde Grand Otel’de bir araya gelerek müzikle örülü hayat hikayesini ve sanatına olan derin bağlılığını paylaştı.
“ORTA ANADOLU’NUN HER KÖŞESİ BENİM İÇİN BİR HAZİNE”
Nazlıbaş, Orta Anadolu’nun insanı olarak Niğde’ye olan sevgisini şu sözlerle dile getirdi: “Orta Anadolu’nun her bölgesi benim için çok kıymetli. Burası, kültürü yaşatan ve yaşayan bir şehir. Her ziyaretimde içimi bir huzur kaplar.”
Eskişehir doğumlu olan sanatçı, Niğde’ye duyduğu bu yakınlığı köklerine ve Anadolu’nun eşsiz ruhuna bağlıyor.
BAĞLAMADAN KEMANEYE: BİR TUTKUNUN DOĞUŞU
Müzik yolculuğuna lise yıllarında bağlama çalarak başlayan Nazlıbaş, bir halk eğitim merkezinde dinlediği kabak kemane performansıyla bu enstrümana gönül verdiğini anlattı. "O gün dinlediğim kemane beni derinden etkiledi. O an, çalmam gereken enstrümanın bu olduğunu anladım," diyen Nazlıbaş, o günden itibaren kemaneyi elinden bırakmadığını ifade etti. İlk kemane performansını dinlediğinde henüz 14 yaşındaydı. "Belki geç bir başlangıç sayılır ama tutkuyla sarıldığınızda hiçbir şey için geç değildir," sözleriyle müziğe olan bağlılığını dile getirdi.
MÜZİĞİN AŞK İLE HARMANLANDIĞI BİR YOLCULUK
Nazlıbaş’ın müzikle ilişkisi bir aşkla başladı. Lise yıllarındaki ilk deneyimlerden Ege Üniversitesi’ndeki profesyonel eğitimine kadar her anı bir öğrenme ve gelişim süreci oldu. 2013 yılında çıkardığı ilk solo albümü, bu yolculuğun en önemli mihenk taşlarından biri oldu.
“Albümüm, Taksim’deki müzik marketlerde çalınıyordu. Dinleyicilerden gelen geri dönüşler beni çok mutlu etti. Çünkü enstrümantal müzik ülkemizde fazla tercih edilmiyor. Buna rağmen dinlenmek ve sevilmek büyük bir gurur kaynağı," diyen Nazlıbaş, sanatçılar için dinleyiciyle kurulan bağın ne kadar önemli olduğunun altını çizdi.
KEMANENİN HARBİYE’DE YANKILANAN TINISI
Nazlıbaş’ın kariyerinde unutulmaz anlardan biri, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne alması oldu. Ünlü sanatçı Sibel Can’ın özel davetiyle gerçekleşen bu konser, onun için sadece bir kişisel başarı değil, kabak kemanenin daha geniş kitlelere ulaşması açısından da büyük bir anlam taşıyordu. “Binlerce kişinin önünde kabak kemane çalmak, bu enstrümanın gücünü göstermek benim için tarif edilemez bir mutluluktu,” sözleriyle bu deneyimi paylaştı.
SANAT VE EĞİTİMİN KESİŞİM NOKTASI
Nazlıbaş, akademik çalışmalara her ne kadar şimdilik yoğunlaşamasa da, ileride bu konuda adımlar atmayı hedefliyor. Müziğin eğitim boyutunun önemine değinen sanatçı, “Bir gün insanlara fayda sağlayacak bir akademi kurma şansım olursa bunu seve seve yaparım. Sanatı sadece icra etmek değil, öğretmek de bir sorumluluk,” diyerek geleceğe dair planlarından bahsetti.
SANATA VE ANADOLU KÜLTÜRÜNE ADANMIŞ BİR HAYAT
Röportaj sırasında Nazlıbaş, sanatını icra ederken aldığı keyfi ve Anadolu kültürünü yansıtmanın onun için ne kadar önemli olduğunu vurguladı. “Bu toprakların ezgileriyle büyüdüm. Müzik, bana geçmişin hikayelerini anlatma fırsatı veriyor. Her performansım, Anadolu’nun ruhunu yansıtmak için bir fırsat,” diyen Nazlıbaş, sanatın hayatındaki yerini şu cümleyle özetledi: “Sanat, benim için bir yolculuk değil, bizzat hayatın kendisi.”
Cafer Nazlıbaş, yalnızca bir müzisyen değil; Anadolu’nun zengin kültürünü modern dünyaya taşıyan bir elçi. Müziğin ruhuyla yoğrulmuş bu hayat hikayesi, sanatın insan yaşamındaki dönüştürücü gücünü bir kez daha hatırlatıyor. Niğde’ye duyduğu sevgiyi ve bu şehre olan minnettarlığını belirten Nazlıbaş, her performansında bu toprakların sesini ve ruhunu dinleyicileriyle buluşturmaya devam ediyor.
(Çağlar TUNCER- ÖZEL HABER)