Çanakkale, zafer tarihi geldiğinde televizyonlarda anma törenleri ve sosyal medyada kutlama mesajları. O kadar. Bitti!
Okullarda İnkılap tarihi dersinde basma kalıp bilgiler ezberci eğitim ile birlikte dersten geçer not alınca unutulan bilgiler. Çok değil dedemizin babası şehit düştü orada. Uzaktan anlatılınca sanki bir destan gibi geliyor bir edebi eser gibi. Ama gerçekler hiç öyle değil. Milli birlik şuurunu maalesef yerleştiremedik nesillerimize. Küçük bir örnek her yerde karşılaşılır Hiroşima’ya atılan atom bombası, Japonya’nın ülke olarak başarısının temel anahtarıdır. Çünkü okuma çağına gelmiş bütün çocuklar Hiroşima’ya götürülür ve çalışmaz ise, başarılı olmaz ise sonlarının öyle olacağı anlatılır onlara ya bize!
Çanakkale de verilen mücadele bu gün bitti mi? Artık dünya yoksa savaş dünyası değil mi?
O zaman yüz yıl önce bizim olan topraklara bir bakalım. Bu gün suriye de kaç kişi hayatını kaybetti biliyor muyuz? Ya evlerinden ayrılan ve bizim şu an hakir gördüğümüz Suriyeli diye küçümsediğimiz insanlar acaba hayatlarından çok mu memnunlar? Babası ölmüş annesi ile dilini yerini bilmediği bir yere kaçmış bir çocuğun psikolojisi ile hiç baktınız mı dünya ya! Çöp karıştırmak, mendil satmak kış soğuğunda çorapsız terlik ile gezmek onlar için bir macera mı sanıyorsunuz! Hayır değil. Aynı şey ırak için de geçerli. Filistin içinde. Ve oradaki savaşın bir adım sonrası biziz. Biz de vatansız kalmamak için çocuklarımızın babasız kalmaması için nesillere Çanakkale’yi anlatmamız şart.
Şu tarihlerde oldu, şu kadar şehit verdik, şu kadar düşman askeri öldü. Bu kadar basit değil orada yaşananlar.
Orada şehit düşen her askerin bir dünyası bir hikayesi vardı. Hepsinin annesi, babası eşi ve çocukları vardı. Ve oraya bir teslimiyet ile gittiler. Geri dönmeyeceklerini bile bile ve öleceklerini bile bile. İki şey onları motive ediyordu. Birincisi ölürsek şehit olacağız. İkincisi ise biz öleceğiz ama düşman memleketime giremeyecek, düşman anama eşime çocuklarıma ilişemeyecek. Biz öleceğiz ama onlar yaşayacak. Ama bu nesile baktığımda şehitlerin kemikleri sızlıyor diye korkuyorum.
Onlar nasıl şehit oldu ? Hikayelerini biliyor musunuz? Kimisinin üzerine bomba düştü vücudu paramparça oldu. Kimisi silah ile vuruldu. Günlerce yaralı bekledi kurtarılmak için ama yapa yalnız acılar için de can verdi. Kimisi atılan bombalardan çıkan yangında yaralıyken kaçamadı ve yanarak can verdi. Sonra şehit cenazeleri toplanamadı yazın sıcağı ile cenazeleri bozuldu. Etrafta tahmin dahi edilemeyen cenaze kokuları, ve sinekler. Sadece askerler silah ile şehit olmadı tifo dizanteri ve benzeri bir çok bulaşıcı hastalıktan da şehit oldular. Ama kaçmak teslim olmak akıllarının ucundan dahi geçmedi. Çünkü tarihinden bu yana ataları hiçbir zaman boyunduruk altında kalmamış bir milletin kanını taşıyordu bu askerler.
Elbiseleri yoktu çoğunun ayakkabısı da yoktu. Şehit olanların elbiselerini ayakkabılarını ve silahını alıyordu geride kalanlar. Ve o iman ve inanç ile Çanakkale zaferi kazanıldı.
Yine size bir soru sorayım. Gelibolu haritasını bir zihninizde canlandırın nere de? Arı burnu, Seddülbahir, conk bayırı nerede. Çoğumuz şu cevabı vereceğiz. Çanakkale de. İşte bu kadar acınacak haldeyiz. Oradaki çoğu şehit cenazeleri bir iki yıl sonra bulunup defnedildiler. Şimdi dahi oralara gitseniz önünüze insan kemikleri çıkar. Ve orada nasıl bir tarih yazıldı. Nasıl bir destan. Her şehidin her gazinin orada yaşanmış bir kahramanlık hikayesi vardır.
Çanakkale de 250.000 şehit verdik. İki yüz elli bin can. İki yüz elli bin hikaye. Satırlar kolay yazıyor ama yaşamak çok zor. 1915 ve 1916 yıllarında kaç mevsim geçti. Sıcaktan gelen bulaşıcı hastalıklardan kaç kişi şehit düştü. Soğuktan kaç kişi dondu. Yağmur ve selden kaç kişi boğuldu. Bu zafer ile birlikte İngiltere de hükümet değişti. Rusya çöktü ve yeni bir devlet kuruldu. Bu bence bir çağın kapanışı bir çağın açılışıdır. Tarih böyle yazacaktır.
Bizler eğer Çanakkale yi nesillere anlatamaz isek bu gün ırak ı anlayamayız, bu gün Suriye’yi anlayamayız. Bu gün doğu ak denizi Kıbrıs’ı anlayamayız. Kuzey Afrika’yı anlayamayız. Ve şöyle deriz ; bizim ne işimiz var oralarda. Ama İngilizler Çanakkale’ye geldiğin de bizim ne işimiz var orada demedi. Sömürge ülkelerinden Avustralya, dan yeni Zelanda dan, Hindistan dan ve bunun gibi sömürdüğü ülkelerden insanlar getirip savaştırdı. Ve Hindistan’daki Müslüman insanlar Türkler de Müslüman biz neden savaşıyoruz diyemedi. Çünkü onlar için savaşmak maaş almak ve açlıktan yoksulluktan kurtulmaktan başka bir şey değildi. Ve kimlik bilinci olmayan insanlardı.
Yeni bir Çanakkale yaşamak an meselesi. O zaman bu coğrafyanın kaderinin savaşlardan geçtiğini unutmadan. Çanakkale deki savaşın her an tekrarlanacağını düşünerek güçlü birey, güçlü toplum, güçlü devlet, güçlü ülke olmalıyız.