CEHALET
Cahillik her ne kadar bilgi ve tecrübe eksikliği gibi ortaya çıksa da cehalet kavramına büründüğünde daha geniş ve daha kapsamlı bir hal alıyor.
Sahi kimdir cahil?
Her hangi bir konuda eksiği olan mı?
Bakınız Atatürk bu konuda harika bir ölçü vermiş. “biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim ve hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan çok büyük cahiller çıktığı gibi hiç okuma bilmeyenlerden de hakikati gören büyük alimler çıkabilir.” Aslında bu cümle her şeyi özetliyor.
Öyle şeyler oluyor ki “cehalet işte” deyip işin içinden çıkıveriyoruz ama altında yatan gerçeklere baktığımızda işin cahillikle değil başka şeylerle ortaya çıktığını anlıyoruz.
Bazen bu duruma sebep aşırı fanatiklik hatta bir adım ilerisi bağnazlık sebep olabiliyor ki işte bu en tehlikelisidir. Mevcut durumu kabullenemeyen birine “böyle cahil birine nasıl izah edersin” dediğimiz durum işte tam da budur.
Ceorge Mıchael “cehalet nazikliktir” derken aslında ironik bir durumu da ortaya koymuş. Yani cahil olanın nazikliği değil. Davranışındaki umursamazlığın dışa yansımasıdır.
Matriks filminin bir sahnesinde oyuncu “cehalet mutluluktur” diye bir cümle kurmuştu, her ne kadar o metin yazarının duygusunu dile getirmişse de altında yatan olguya baktığınızda cahil olanın düşünmeden yoksun olduğu gerçeğinden hareketle dünya umurunda olmayan biri için her şeyi mutlulukla karşılayabilir. Bir anlamda “Polyannacılık” dediğimiz bu davranış biçimi belki uzun zaman önce örnek olması gereken bir davranış biçimiydi ama hayatı önemseyen birinin her şeye sırıtarak bakması en basit haliyle salaklıktır.
İsterse dünyanın en meşhur üniversitesini bitirsin.
Gerçekleri yansız bir bakışla irdelemeyendir cahil.
İstediği parçayı çalmadı diye silaha sarılandır cahil.
Gerçekleri siyasi emeli uğruna çarpıtarak dile getirendir cahil.
Olayları kendi şahsi menfaatine göre yorumlayandır cahil.
Her şeyi dini kavramlara bağlayarak sorumluluğu üzerinden atandır cahil.
Cehaletini gizlemek için karşısındakine cahil diyendir cahil.