Merhum Üstad Sezai Karakoç, konuşmalarında sık sık şunları söylerdi: “Diriliş’i herkese anlatın ve büyütün, bakarsınız Fatih Sultan Mehmet gibi bir adam çıkar tüm İslam âlemini kurtarır.”
Bizde Allah ömür verdiği sürece ve sağlığımız müsaade ettiği ölçüde Diriliş’i anlatmaya, Diriliş için çalışmaya devam edeceğiz Allah’ın izniyle. Çünkü Diriliş, hem inanç yönü, hem sanat ve edebiyat yönü hem de siyaset yönü olan bir harekettir. Bilim ve teknolojinin geliştiği bu çağda fikir ve kültürden yoksun, seviyesiz ve tek yönlü oluşumlarla varılacak bir yer yoktur.
Diriliş hareketinin geçmişi 1950’li yıllara kadar dayanır. Meselelerin temeline inerek, geçmişi hakkıyla değerlendirmeyi ve geleceğe hazırlıklı ve donanımlı bir şekilde çıkmayı hedef alan, ülkemiz ve İslam dünyası için hayati öneme sahip düşünceler içerir.
Sezai Karakoç’un gerek yazılarında gerekse konuşmalarında devlet, millet, medeniyet gibi kavramlar üzerinde çok durulur. Güncel bir yönünün de olması nedeniyle Üstadın 1983 yılında yazdığı “Millet ve Medeniyet” başlıklı yazıyı hatırlatmak istiyorum. İşte o yazı: “Millet kavramını, yüzyılımızın düşünürleri ve bilginleri, 19. Yüzyılda Avrupa da oluşan (nation) olgusuyla sınırlandırdılar. Oysa Kur’an-ı Kerim’de (Millet) kelimesi aynen geçmektedir. Hıristiyanlıkta dini cemaat vardır. Bu yüzden, Avrupa’da millet mefhumu, çok sonraları doğmuştur. Oysa İslamda rahiplik ve ruhbanlık olmadığından, ruhanilerin idaresi de yoktur. İslamın terimleri ve müesseseleri kendine mahsustur. İslam, cemaati değil, (milleti) tanır. Ancak bu millet, Avrupa da oluşan milletle içerik bakımından aynı değildir.
Avrupa’nın tanıdığı millet, temelde ırka ve dile bağlı, biraz da, pratik olarak, şu bu siyasi, tarihi sebeplerle oluşmuş devlet ve ülke içindeki halk için kullanılan bir deyimdir. Oysa İslamın millet kavramında, ırk, dil unsurları etkin değildir. Millet, İslam anlayışında, aynı inancı paylaşan insanların şuurlu topluluğudur. Yani, İslamda (millet) kavramı, Durkheim’in (dolaysıyla Ziya Gökalp’in) millet anlayışının çok dışında bir kaynağa, medeniyet kaynağına bağlı bir kavramdır. Millet, İslam anlayışında, bir medeniyetin halkına verilen addır.
Ve İslamın milleti, teoride kalmamış, Peygamber’imizin gününden başlayarak varolmuş, giderek genişlemiş ve gelişmiş, Dünyanın en büyük, en köklü, en ömürlü, en yüce, en ulu milleti olmuştur. Abbasi döneminde de bu millet vardı, Osmanlı döneminde de.
Aslında, şimdi de bu millet var ve yaşıyor. Ancak, bölünmüş, parçalanmış olarak. Giderek, millet şuuru da ne yazık ki kayboluyor.
Oysa Avrupa’nın millet kavramı, insancılığa aykırı, zıt bir kavramdır. İslamın Millet kavramı ise insanlığı içerir, onu oluşturur, İnsanlık medeniyeti topluluğu anlamına gelir.
20. yüzyılda İslam ülkelerinde de Batı tipi (millet) üretilmek istendi. O yüzden suni devletler ve devletçikler doğdu. Bugün İslam dünyasını kıvrandıran buhranın temelinde, kendi büyük millet ve medeniyetimize bağlı millet anlayışını kaybedip yerine bu irili ufaklı suni ve taklit işi millet denemelerinin konması yatar.
Aydınlar, gerçek millet kavramı bilincine varmadıkça İslam ülkeleri için bir çıkış yolu da bulunamayacaktır.” (Sezai Karakoç, Günlük Yazılar lV Gün Saati, s.171-172)
İnşallah Diriliş hareketi gelişir, İslam dünyasına yayılır, tüm insanlık için de kurtuluş ve umut olur. Selam ve dua ile…
(Nizamettin YILDIZ)