Fetih Fetih ayına kavuştuk yeniden. Bulutlar sevda yüküyle geri döndü. Lalelerin yüzü sarardı hicabından. Elini eteğini çekti çemenden laleler. Meydan güllere kaldı. Goncalar açmadan öpüldü. Sevgili nazlı nazlı süzüldü önce, ok üstüne ok yağdırdı yaralı yüreklere masum bakışlarıyla. Peykan peykan üstüne geldi, sineler pare pare oldu. Bülbülün ah ü figanı gönülleri dağladı. Kor ateş suya düştü. Sevdanın ateşi âlemi yaktı, âşığın ahı asumanı tuttu. Gönül yaraları göz göz oldu, açıldıkça kanadı yürekler, Ufuklar gül rengine boyandı, al al oldu. Hülyalar dile geldi. Vuslatın ayak sesleri duyulur oldu.
Erguvanlarla Erdoğan’lar İstanbul’un bağrında kökleriyle buluştu. Mücahitler ışık saldı nurdan kanatlarıyla. Çınarların köklerine su yürüdü. Dalları gökle buluştu çınarların, ruy-i zemine gölge salmak üzeredir yeniden. Oğuz Han’ın nesli aramıza döndü. Fetih görünmeli oldu, şafağın kızıllığından anlıyorum. Ulubatlı önümüzde yürüyor, surların üstünde nazlı hilal dalga dalga, al al. Gölgesinde bir sevda yeşeriyor, büyüdükçe büyüyor.
Fetih karanlık dehlizlerin aydınlığa kavuşmasıdır. Gül yaprağının al renginde sevdanın tutuşmasıdır Fetih. Fetih diriliştir el-Hak! Bilmeyen ne bilsin bizi! Ölmeden evvel ölmenin, bir başka deyişle, olmanın adıdır Fetih! Fetih sarıktır mazlumun gözünde, önce gönüllere sarılır; sonra da dünyayı tutuşturan bir meşaleye dönüşür. İşgal ölümdür; Fetih, ab-ı hayat. Fetih ayakların bastığı yere alınların değmesidir. Secdeden yıldızlara tırmanan merdivendir Fetih. Fetih, ‘hayat süren leşlerin’, hayat veren canlara dönüşmesidir. Fetih kalelerin zaptı, kellelerin kat’ı değildir; tutsak ruhların hürriyete kavuşup, ötelere kanat çırpmasıdır.
Fatih, gönülleri açandır. Boynu bükük şehre girip, kalbi kırık insanları ayağa kaldırandır. Fetih tohum saçmaktır kara toprağın bağrına, su akıtmaktır kuruyan sinelere. Fatih dikenden gül çıkarandır. Fatih ne güzel komutandır, askeri ne güzel askerdir. Onları seven de onlardandır. Evlad-ı Fatihan’dandır.
Her şey bir kelamla başladı. Sevgililer Sevgilisinden muştu geldi. Sonra yollar açıldı, köprüler kuruldu, aşk damla damla büyüdü, göz pınarları çağlayana dönüştü. Sevgi sağanak sağanak boşaldı, sevda selleri coştu. Erenlerin dilinden bal aktı. Gül koktu buram buram burçlarımız. Cennet’e pencereler açıldı surlardan. Var edenin adı yükseldi Ayasofya’dan. Cennet’in izdüşümleri yükseldi İstanbul’da, güneşin ışığı gölgede kaldı.
Fetih, pervanelerin ışığa uçuşudur ölümüne. Ölü kalpleri diriltmek için ölüme koşmaktır Fetih. Fetih, Eyüp Sultan’dır, seksen yaşında, surların dibinde, çınarların altında, başların üstünde. Sultanlar sultanının fermanı, âşıkların derdinin dermanıdır Fetih! Alperenlerin âleme hayat veren gözyaşlarıdır, kara toprağı yeşile keser.
Akşemseddin hazretleri güneş gibi parlar ufuklarında mübarek şehrin. Gönül Sultanı tahtına kurulur. Güller ona layıktır. Aydınlanır paslı yürekler ak yüzüyle. Göğüslere iman dolar ılık ılık. Ufuklar gül açar, dağlar taşlar dile gelir, haneler gül gül kokar.
Fetih, nazlı hilalin İstanbul’un surlarında serin serin esmesidir seher vakti. Fetih aşktır, ‘bir al şala bürünmüş gül endamın’ peşinde sürüklenmektir bir ömür. Mah cemali gündüz hayalinde, gece düşünde saklamaktır, gözüne uyku girmemektir geceler boyu. Fetih, gemileri dağlarda yüzdürmektir. Ulubatlı Hasan’ın Cennet kokan al kanıdır Fetih. Fatih’in duasıdır, vefasız ötelere ahıdır. Hakanlar hakanının, er oğlu erlere emanetidir fetih!