Müslüman bir toplumda dünyaya geldiğimiz için Allah’a ne kadar şükretsek azdır. Çünkü Müslümanlık bizim hayat ve mutluluk kaynağımızdır. Pakistanlı düşünür Muhammed İkbal bir yazısında şunları söyler: “Eğer ben bu iman mektebine bağlanmasaydım, bugünkü şahsiyetimi bulamazdım. Artık bütün istidat ve kabiliyetlerim söner giderdi ve ömrümün sonu hüsran, hayatımın her anı zehir gibi hicran olurdu.”
Dünyanın farklı yerlerinden Müslüman olan insanların, Müslümanlığa giriş hikâyelerini geçmiş yıllarda gözyaşları içerisinde okumuştum. Gördüğüm kadarıyla bu insanların Müslüman olmalarında en etkili sebeplerden biri Kur’an’ı araştırmaları ve incelemeleridir.
Kur’an hakkında görüş belirten yabancıların sayısı oldukça fazladır. Eşref Edib’in “Garb Mütefekkirlerine Göre Kur’an” ve İsmail Hami Danişmend’in “Garb İlminin Kur’an-ı Kerim Hayranlığı” adlı eserlerinden yararlanarak Kur’an hakkındaki bazı görüşleri hatırlatmak istiyoruz. İngiltere’de uzun yıllar milletvekilliği yapmış, yazar, hatip ve siyaset kuramcısı Edmund Burke şunları söylüyor:“Kur’an’ı inceledikçe onun mükemmelliğini ve yüceliğini anlarız. Önce insanı kendine çeken Kur’an, sonra hayrete düşürür. Daha sonra da kendinden geçirir. İnsanı kendine saygı duymaya zorlar ve böylece herkesi derinden duygulandırır.”
“Hazreti Muhammed ve Kur’an”, “Kur’an ve mesajı” gibi eserlerin yazarı John Davenport şunları söylemektedir: “Kur’an en yüksek inanç esaslarını, en yüksek ahlakı öğretir. Kur’an, karşılık beklemeyerek iyilik yapmayı emreder. Kur’an hem dini, hem medeni bir kanundur. Kur’an hayatın bütün safhalarının, fert ve toplumun düzenleyicisidir.”
Dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden Goethe de Kur’an’la ilgili düşüncelerini şöyle dile getirir:”Elimize her aldığımızda kısa bir süre içinde bizi cezbeden, hayretler içinde bırakan ve en sonunda önünde eğilecek kadar hayran bırakan bir eserdir. Kur’an’ın üslubu, içeriğine ve amacına uygun olarak çok kuvvetli, yüce ve muhteşemdir. Bu kitap tüm çağlar boyunca en etkili kitap olarak kalacaktır.”
Edinburgh Üniversitesi’nde rektörlük yapmış bilim adamlarından Thomas Carlyle de şunları söylemektedir:”Kur’anı bir kere dikkatle okursanız, onun kendisine has özelliklerinin ortaya çıktığını görürsünüz. Kur’an’ın güzelliği, diğer bütün edebi eserlerin güzelliklerinden ayrıdır. Kur’an’ın başlıca hususiyetlerinden biri onun tahrif olmamasıdır. Benim kanaatime göre, Kur’an baştanbaşa samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hz. Muhammed’in cihana tebliğ ettiği davet, hak ve hakikattir.”
Alman devlet adamlarından Otto Von Bismarck ise şunları söylemektedir: “Çeşitli devirlerde insanlığı idare etmek için Allah tarafından gönderildiği söylenen bütün ilahi kitapları etraflıca inceledimse de hiçbirinde doğru ve yerinde bir fikir göremedim. Bu kanunlar değil bir toplumun, bir ev halkının mutluluğunu bile sağlamaktan uzaktır. Ama Müslümanların Kur’an-ı Kerim’i böyle değildir. Ben Kur’an’ı her bakımdan inceledim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm…"
Kur’an üzerine yaptığı derin araştırmalar sonrası Müslüman olmuş “Tevrat, İnciller, Kur’an ve Bilim” adlı eserin de yazarı Prof.Dr. Maurice Bucaille de şunları söylemektedir:”Modern bilginin ışığında Kur’an tamamen objektif olarak incelendiğinde, pek çok kereler belirtildiği gibi ikisi arasındaki uzlaşma fark edilir. Hz. Muhammed’in zamanındaki bir kişinin o günün bilgisiyle böyle ifadelerin sahibi bir yazar olması düşünülemez. Bu tür düşünceler Kur’an’ın eşsizliğini gösteriyor ve tarafsız bilim adamını kabul etmeye zorluyor…”
Bu vesileyle son zamanlardaki Kur’an’a karşı yapılan saldırıları kınıyorum. İnanıyorum ki bu saldırılar Kur’an’a bir zarar veremeyecektir. Ancak bu saldırıları yapanlar ve onları kışkırtanların vicdanlarında kara bir leke olarak kalacaktır. Selam ve dua ile…