Mezhep Üzerine

Abone Ol

Müslüman ülkelerin bir araya gelemeyişinin çeşitli sebepleri vardır. Bunların başında kavmiyetçilik hastalığı gelmektedir ki, daha önceki yazılarda bu konuya değinmiştik. Bir başka sebep ise mezhep vb. gibi konulardaki düşünce ayrılıklarıdır. Batılılar bu farklılıkları tahrik etmekte ve Müslümanları sürekli olarak birbirine düşürmeye çalışmaktadır. Bunda da başarılı olmuşlardır. Günümüzde dünyada yaşanan olaylarla ilgisi olması dolaysıyla mezhep konusu üzerinde kısaca durmak istiyorum.
      Bazı insanlar ‘Peygamberimiz zamanında mezhep mi vardı?’ diyerek kısa ve kestirme yoldan mezheplere karşı çıkarlar. Peki, bu doğru bir yaklaşım mıdır?
      Her insanın anlayış düzeyi, duyguları, mizaç ve karakterleri farklıdır. Eğer bu farklılıklar olmasa insanların robottan bir farkı olmaz, hiçbir gelişme ve yenilik olmazdı. Bu yüzden “Ümmetimin ihtilafı rahmettir”, kutlu sözünü iyi anlamak gerekir.
     İslam dininin temel kaynakları, Kur’an ve Peygamberimizin söz ve davranışlarıdır. Ancak Kur’an ayetlerinin ve Peygamberimizin sözlerinin insanlar tarafından anlaşılması farklılık gösterebilir. Bu nedenledir ki, Kur’an’ın birçok tefsiri ve farklı açıklamaları yapılmıştır. Yine, Peygamberimiz zamanında yaşanan farklı uygulama ve görüşler de vardır. Örneğin, kanın, hem abdesti bozacağına hem de bozmayacağına dair farklı rivayetler vardır. Hanefi mezhebi kanın abdesti bozacağına dair rivayetleri temel almış, Şafii mezhebi ise kanın abdesti bozmayacağına dair rivayetleri ve görüşleri daha önemli görmüştür. Her iki görüş de takdire şayan ve hikmetlerle dolu görüşlerdir.
     İşte Kur’an ayetlerinin ve Peygamberimizin sözlerinin farklı anlaşılması ve yorumlanması sonucu çeşitli mezhepler ortaya çıkmıştır. Şayet bu mezheplerin ortaya koydukları görüşler, Kur’an ve sünnetin özüne aykırı değilse bir sakıncası yoktur. Günlük farz namazların beş vakit değil de, iki vakit olduğunu iddia eden bir görüş veya oruç tutmaya gerek yoktur şeklindeki görüşler Kur’an ve sünnetle bağdaşmaz.
     Anlatıldığına göre büyük âlimlerimizden İmam-ı Gazali (öl. 1111), mezhepleri birleştirmeyi düşünmüş, bunun için yoğun bir çalışmaya girmiş. Bir gece rüyasında Peygamberimizi görmüş. Peygamberimiz ona çeşitli dalları, yaprakları ve çiçekleri olan bir ağaç göstermiş ve ‘böyle daha güzel değil mi?’ demiş. Gazali bu rüyadan sonra mezhepleri birleştirme yani tek mezhep oluşturma fikrinden vazgeçmiş.
     Yaşadığımız dünyada farklı coğrafyalar, farklı iklimler, farklı kültür ve yaşam tarzları vardır. Onun için farklı mezheplerin olması insanların yararınadır. Mesela köyde yaşayan, bağ, bahçe ile uğraşan bir insan, kanın abdesti bozmamasından dolayı Şafii mezhebini tercih edebilir.
     Başka bir örnek verecek olursak, Hanefi mezhebine göre, balık özelliği taşımayan midye, kalamar, ıstakoz vb. deniz ürünlerinin yenilmesi haramdır. Diğer mezheplere göre ise yenilmesinde bir sakınca yoktur. Şayet denizin ortasında, küçük bir adada yaşayan bir insan, haliyle bu adadaki besinler sınırlı olacağından bu tür deniz ürünlerini helal kabul eden diğer mezheplerden birine tabi olabilir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
     Tekrar belirtelim ki, İslamın özüne aykırı olmayan herhangi bir mezhebe bağlı olmak, aşırıya gitmemek şartıyla yanlış bir tutum değildir. Aşırıya gitmek derken kastettiğimiz, bir mezhep bağnazlığına düşmemektir. En doğru mezhep benim mezhebimdir, diğer mezhepler yanlıştır diye düşünmek ve hatta düşmanca tavırlar ortaya koymak asla doğru değildir. Medeni bir insan olmak, yıkıcı olmayan, anarşi ve teröre bulaşmayan her tür düşünceye saygılı olmayı gerektirir.
     Mezhepler bizim için bir zenginliktir. Fitne ve düşmanlık aracı olmamalıdır. İnanıyorum ki, teknoloji geliştikçe ve hayat şartları değiştikçe mezhepler arasındaki ihtilaflara bakış açısı da gittikçe değişime uğrayacaktır.

 

{ "vars" : { "gtag_id": "G-815M9GDBNG", "config" : { "G-815M9GDBNG": { "groups": "default" } } } }