Siyaset; eldeki olanaklarla ülkenin refah seviyesini, yaşam kalitesini, güvenliğini ve halkın geleceğe umutla bakmasını hedefleyerek devlet yönetmeye talip olmaktır. Bu amaç doğrultusunda siyasetçinin, bazı etik değerlere sahip olması gerekmektedir. Benim için bu etik değerlerin başında toplumsal vicdan, sosyal adalet, İşimizi hakkaniyet ile hile katmadan yapmak ve yüz kızartıcı her ne varsa karşısında olmak gelmektedir.
Toplumsal Vicdan
Siyasetçi devlet yönetiminde görev aldığında yapacağı işlerde toplum vicdanını düşünerek hareket etmelidir. Halkın kabul etmediği işlerle toplumun karşısına çıkmak siyasetçi için önemli bir risk sebebi oluşturur.
Kamu malının veya ortak bir kullanım alanının bir veya birkaç kişi yada gruba inisiyatif kullanarak, legal yada illegal yollarla rant elde edecek şekilde sunulması toplum vicdanını rahatsız edecektir.
Yine ehil olmayan insanların yöneticilerin yakın çevresinde bulunmasından dolayı bazı makamlara getirilmesi de toplum vicdanını rahatsız edecektir.
Olması gereken en güzel şey her yapılacak eylemde, harekete geçmeden önce bu yapılacak işin halkın vicdanında nasıl bir sonuç doğuracağını düşünerek hareket etmek siyasetçiyi başarıya ulaştıracaktır.
Planlanan projelerin halkın yaşamını kolaylaştırıcı, yaşam kalitesini arttırıcı, kendini güvenli ve huzurlu hissedecek şekilde planlaması siyasetçiye başarıyı getirecektir.
Sosyal Adalet
Siyasetçi için olmazsa olmazlardan biri de sosyal adaleti sağlamaktır. Adalet bir kişi yada zümreye farklı başka kişi ya da zümrelere farklı bir şekilde çalışmaması gerekmektedir.
Adaletin, güçlü zayıf ayrımı yapmadan, birilerinin adamı tanıdığı ayrımı yapmadan herkes için aynı kararları vermesini sağlam bir siyasetçinin en büyük sorumluluklarından biri olmalıdır.
Eğer bir ülkede adaleti sağlarsanız, bir çok sorun kendiliğinden hal olur.
Mesela ekonomide iyileşmeler görürsünüz, yolsuzluklar azalır, dolandırıcılık azalır, suç oranları azalır. İnsanlar daha güvenli yaşamaya başlarlar. Bilirler ki bir suç işlendiğinde araya kimler girerse girsin adalet herkese adalet. Bunun bilinmesi insanların toplumsal yaşamda ahlak ve etik kurallarına uymalarını zorlayacak, uymamaları halinde kanunun ön gördüğü cezalara çarptırılacaklarını bileceklerdir.
Bu durum şöyle bir sonuç doğuracaktır. Toplumsal refah artacak.
İşimizi hakkaniyet ile hile katmadan yapmak
Bugün insanlığın üzerindeki en büyük hastalıklardan bir tanesi işimizin hakkını vermememizdir. Zanaatımızı, ustalığımızı, ya da her ne iş yapıyorsak eksik yada kusurlu yapmamızdır.
Tabi ki bir de ürettiğimiz ya da satacağımız bir ürünü olduğundan daha kaliteli ve kusursuz göstermemiz yine toplumsal bir hastalık olarak önümüze çıkmaktadır. Siyaseti başta hakkaniyet ile ve hilesiz kandırmadan yapacağız ki toplum siyasetçiye güvensin.
Yüz kızartıcı her ne varsa karşısında olmak
Siyasetçi, toplum ahlakının kabul etmediği bütün davranışlardan uzak durmalıdır. Yaşamı ve davranışlarıyla topluma ve gelecek nesillere örnek olmalıdır. Bununla birlikte ahlak kurallarına aykırı davrananlara karşı tavrını belirlemelidir.
Ama olmaz ise olmazı yüz kızartıcı bir suç işleyen her kim olursa olsun ondan uzak durmalıdır. Bu tür kişilere kesinlikle destek olmamalıdır. Bunlara daha bir çok örnek verebiliriz. Hırsızlık, yolsuzluk, namussuzluk, uyuşturucu ve daha niceleri…
Bütün bu etik değerlere göre yapılan bir siyaset halka inandırıcı gelecektir. Halk siyasetçiye inanacak ve güvenecektir. Ve tekrardan oy vererek memleketi ahlaki etik değerlere uygun yönetmesi için siyasetçiye fırsat verecektir.