Göllüdağ’a yaptıkları keşif yürüyüşüyle dikkat çeken fotoğraf sanatçıları ve Türkiye Dağcılık Federasyonu antrenörleri Hikmet İçel ve Behiye Kömleksiz, hem bu etkileyici deneyimlerini hem de öğretmenlik mesleklerinin doğa ve dağcılıkla olan bağlarını Niğde Haber Gazetesi Muhabiri Çağlar Tuncer’e anlattı.
Niğde’nin 60 km kuzeyinde yer alan 2172 metre yüksekliğindeki volkanik Göllüdağ, tarihi ve doğal zenginlikleriyle hem doğaseverleri hem de tarih meraklılarını kendine hayran bırakıyor. Geç Hitit dönemine ait Tabal Krallığı’nın izlerini taşıyan bu kadim şehir, dünyanın en eski ızgara planlı yerleşimlerinden biri olarak öne çıkıyor.
EĞİTİMCİ ÇİFTİN DOĞA TUTKUSU
Behiye Kömleksiz, Niğde merkezde matematik öğretmeni olarak görev yapıyor. Eşi Hikmet İçel ise Aladağlar bölgesinde tırmanış eğitmeni ve dağ rehberi olarak çalışıyor. Çift, öğretmenlik meslekleriyle doğa sporlarını bir araya getirerek yeni nesillere ilham veriyor. Kömleksiz, bu tutkularını şöyle ifade ediyor: “Biz sadece sınıflarda eğitim veren öğretmenler değiliz. Doğayı bir eğitim ortamı olarak görüyoruz. Dağcılık, sadece fiziksel bir aktivite değil; aynı zamanda disiplin, dayanıklılık ve takım ruhu kazandıran bir yaşam biçimi. Tırmanış Akademisi olarak 4 yıldır 7’den 70’e herkes için doğa sporları etkinlikleri düzenliyoruz. Öğrencilerimizi ve doğa tutkunlarını, zirve tırmanışları, kaya tırmanışı, doğa yürüyüşleri ve kamp etkinlikleriyle tanıştırıyoruz.”
ZİRVEYE GİDEN YOL
Boş bir günlerinde evde oturmak yerine Göllüdağ’a gitme kararı alan çift, sabah kahvaltılarını zirvede yapmayı planlayarak yola çıktı. Aracıyla Kömürcü Köyü’ne ulaşan çift, yaklaşık bir saatlik yürüyüşün ardından Tabal Krallığı kalıntılarına vardı. Behiye Kömleksiz, o anları şöyle anlattı: “Hava tertemiz ve açıktı. Aladağlar, Erciyes ve Hasan Dağı’nı net bir şekilde görebiliyorduk. Zirvede manzaralı bir yer seçip kahvaltımızı yaptık. Çayımızı içerken bu tarihi şehrin büyüklüğünü ve ihtişamını düşünmek çok etkileyiciydi. Burada sadece bir dağın zirvesinde değil, binlerce yıllık bir tarihin içinde olduğunuzu hissediyorsunuz.”
TABAL KRALLIĞI VE GÖLLÜDAĞ’IN ÖNEMİ
Tabal Krallığı, M.Ö. 8. yüzyılda Göllüdağ’ın zirvesinde kurulmuş. Volkanik kayaçlardan inşa edilen surlar, şehrin planını olağanüstü bir şekilde korumuş. Dünyanın ilk şehir plancısı olarak bilinen Hippodamos’un doğumundan 500 yıl önce yapılmış olan bu ızgara plan, şehircilik tarihinin en eski örneklerinden biri. Şehir kalıntılarında bulunan dev aslan heykelleri, Niğde Müzesi’nde sergileniyor. Ancak bu heykeller, bir dönem Niğde’de müze bulunmadığı için Kayseri Müzesi’nde korunmuştu.
1934 yılında başlayan arkeolojik kazılar, bölgenin tarih öncesi önemini de ortaya çıkardı. Obsidiyen (volkanik cam) kaynakları, M.Ö. 8000’li yıllarda burada işlenmiş ve Kıbrıs ile Suriye gibi uzak bölgelere ihraç edilmiş. Bu durum, Göllüdağ’ı tarihin ilk ticaret merkezlerinden biri yapıyor.
TABAL GASTRONOMİ EVİ VE GÖLLÜDAĞ TATLISI
Göllüdağ’dan esinlenilerek yapılan “Göllüdağ Tatlısı,” bu bölgenin gastronomik zenginliklerinden biri. Çift, yürüyüş öncesinde Tabal Gastronomi Evi’nde bu özel tatlıyı tatma fırsatı bulmuş. Tatlı hakkında görüşlerini paylaşan Hikmet İçel, “Hikayesi ve lezzetiyle çok etkileyici bir tatlı. Niğde’nin kültürel mirasına bu şekilde değer katılması gurur verici,” dedi.
KÖMÜRCÜ KÖYÜ VE GÖLLÜDAĞ’IN GELECEĞİ
Göllüdağ, konumu ve tarihiyle Peru’daki ünlü Machu Picchu’ya benzetiliyor. Ancak Göllüdağ’a en yakın yerleşim olan Kömürcü Köyü’nün bakımsız ve ıssız hali, bu değerli alanın hak ettiği ilgiyi görmesini engelliyor. Çift, bölgenin turizme kazandırılması gerektiğini belirtiyor: “Göllüdağ, sadece bir doğa harikası değil, aynı zamanda insanlık tarihinin önemli bir parçası. Daha fazla tanıtım ve altyapı çalışmasıyla burası, Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonlarından biri haline gelebilir.”
DOĞAYLA EĞİTİM VE TARİHLE BAĞLANTI
Hikmet İçel ve Behiye Kömleksiz, öğretmenlik mesleklerini doğayla buluşturup eğitim süreçlerini genişletiyor. Onlara göre doğa, sadece bir kaçış değil, aynı zamanda bir öğrenme alanı. Niğde’nin bu tür zenginlikleri hem eğitim hem de turizm açısından daha fazla değerlendirilmelidir.
Doğaseverlere ve tarih meraklılarına ilham veren bu hikâye, Göllüdağ’ın hem geçmişin izlerini taşıyan bir hazine hem de modern hayatın karmaşasından kaçmak için bir sığınak olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
(Çağlar TUNCER- ÖZEL HABER)