Sosyal ve Beşeri Bilimler, Tarih ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi hakkında araştırma ve yayınları bulunan Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Erdem Yavuz, çıkardığı kitapta 1939 Erzincan depremi ve sonrasını kaleme aldı. Kitabında 1939 depremi, Erzincan ve bölgeye etkisini anlatan Prof.Dr. Erdem Yavuz, Depremin, Erzincan dışında Niğde, Erzurum, Sivas, Gümüşhane, Tunceli, Amasya, Tokat, Yozgat, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun gibi Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerindeki pek çok şehirde yıkıcı etkisini gösterdiği sonucuna ulaşıldığını söyledi.
Bu şehirlerin genelinde 17 bin civarında insanın hayatını kaybettiği, 5 bin civarında yaralının olduğu, 33 bin civarında binanın tamamen yıkıldığı ve 27 bin binanın ise kullanılamaz hale geldiği tespit edildiğine de değinen Prof.Dr. Erdem Yavuz, kitabında ayrıca bu konula üzerine önemli bilgilere de yer verdi.
Kitabında 1939 depremi, Erzincan ve bölgeye etkisini anlatan Prof.Dr. Erdem Yavuz, şu bilgilere yer verdi: “Büyük deprem kuşağı içerisinde bulunan Erzincan Ovası en şiddetli depremlere maruz kalmıştır. Erzincan’ın bu kuşak üzerinde bulunan diğer yerlere nazaran özel bir durumu vardır. Bu özel durum ülkemizi doğudan batıya keteden Kuzey Anadolu Fayına bağlı en genç ve geniş ölçülü tektonik hareketlerdir. Erzincan Ovası’ndaki çökmeler bitmemiştir ve devam edecektir. Sık sık meydana gelen depremler bunun en bariz delilidir. Erzincan’da meydan gelen bu depremler yüzünden şehir ve çevresi zaman zaman yıkıntı haline gelmiş, tarihi eserlerin çoğu yok olmuş, bir kısmı ise harabe halini almıştır. X. yüzyıldan itibaren birçoğu şiddetli olmak üzere 36 kadar depremin meydana geldiği tespit edilmiştir. Farklı kaynaklarda tarihi süreç içerisinde Erzincan veya yakın çevresinde çok sayıda can ve mal kaybına neden olan depremlerin meydana geldiğine işaret edilmektedir. 967, 1045, 1168, 1287, 1422, 1576, 1666 depremleri can kaybının olduğu yazılı kayıtlara geçen en önemli doğal afetlerdendir. Tarihi belgeler ışığında Erzincan’ın son bin yılda 11 kez tümüyle yıkıldığı belirtilmektedir. 1135 yılında Erzincan’da yaşanan büyük deprem, başta Erzurum olmak üzere çevredeki illerde de etkili olmuştur. 1236’da Erzincan iki ayrı büyük deprem daha yaşamıştır. 1268’de Erzincan ve civarındaki bölgede meydana gelen depremde 15.000, 1457’de 32.0007 ve 1482’de de 15.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 1584’de Erzincan ve Erzurum’da yaşanan büyük depremde Erzincan’ın tamamen yıkıldığı 15.000 insan kaybının yaşandığı belirtilmektedir. Erzincan’daki en büyük depremlerden biri olan kayıtlara geçen ve çeşitli eserlerde ayrıntılı olarak incelenen 19 Temmuz 1784 depreminde yaklaşık 10.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Deprem sonrası halkın önemli bir kısmının Erzurum’a göç ettiğine işaret edilmektedir. İncelemelerde bulunmak üzere şehre gelen Erzurum Valisi Süleyman Paşa ve beraberindekiler artçı depremde hayatlarını kaybetmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise ilk şiddetli deprem, 10 Aralık 1930 Çarşamba günü öğle vakti meydana gelmiştir. Deprem civar illerde de hissedilmişse de tahribatını Erzincan’da yapmıştır. 1930 depreminde İzzet Paşa Camiinin kubbesi çökmüş, pek çok resmi ve sivil bina hasar görmüştür. Bu depremle tüm binalar direncini yitirmiştir.
1939 ERZİNCAN DEPREMİ
Kandilli Rasathanesi’ne göre deprem, 27 Aralık 1939 Çarşamba günü gece yarısı saat 1’i 57 dakika 30 saniye geçe başlamış ve 2-3 dakika sürmüştür. Rasathane Müdürü Prof. Fatin Gökmen, depremin şiddetinden rasathanedeki birçok cihazın bozulduğunu ifade etmiştir. Depremin konumu 39 80 kuzey enlemi ve 39 51 doğu boylamı, odak derinliği 20 km ve şiddeti ise 7,9’dur. Hasara uğramış bölgelerin uzunluğu 400 km. (Erzincan’ın doğusundan Amasya’ya kadar), genişliği ise (güneyde Sivas’tan Kuzeyde Karadeniz’e kadar) 200 km’dir. Bununla birlikte birinci derecede yıkım ve hasar Erzincan Ovası’ndan Kelkit Vadisi’ne kadar olan bölgededir. Depremin meteorolojik şartlarla da paralellik gösterdiği, mevsim için normal olmayan ve uzun süren bir yüksek basınç safhasından sonra şiddetli alçak basınç dalgalarının geldiği ve depremin alçak basıncın yoğun olduğu bir dönemde yaşandığına işaret edilmektedir. Türkiye’nin en büyük deprem felaketlerinden biri olan 1939 Erzincan Depremi’ni, dünya rasathanelerinin birçoğunun tespit ettiği ve depremin şiddetinin etkisinden bazı yerlerde sismograf iğnelerinin kırıldığı gazetelerde yer almaktadır. Deprem, ulusal basında büyük yankı bulmuş ve felaketin acı yüzü tüm yurtta derin üzüntüye sebep olmuştur.
BU DEPREMDEN NİĞDE’DE ETKİLENDİ
Depremin, Erzincan dışında Erzurum, Sivas, Gümüşhane, Tunceli, Amasya, Tokat, Yozgat, Niğde, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun gibi Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerindeki pek çok şehirde yıkıcı etkisini gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Can ve mal kaybının yaşandığı ve yaralıların olduğu bu şehirlere de devletin kısıtlı imkânlarla da olsa yardım elini uzattığı görülmektedir. Bu şehirlerin genelinde 17 bin civarında insanın hayatını kaybettiği, 5 bin civarında yaralının olduğu, 33 bin civarında binanın tamamen yıkıldığı ve 27 bin binanın ise kullanılamaz hale geldiği tespit edilmiştir.
Depremden sonra Erzincan’ın “Yasak Şehir”, “Muvakkat Şehir” ve “Yenişehir” olarak adlandırılan üç sahaya bölünmüştür. Deprem sonrası muvakkat şehir ve Yenişehir alanında bayındırlık ve imar faaliyetleri ile tespit edilen ev tipleri, elektrik, su ve kanalizasyon gibi alt yapı çalışmaları aynı anda devam etmiştir.
Netice olarak depremin yıkıcı etkisinin Erzincan’ın siyasi, sosyal, ekonomik, sağlık, eğitim ve kültürel gibi pek çok alanında hissedildiği sonucuna varılmıştır. Deprem, Erzincan’ın siyasi hayatını derinden etkilemiş, deprem ve siyaset olgusu uzun süre iç içe varlığını devam ettirmiştir.
Depremin bir başka etkisi de eğitim ve kültür hayatında olmuştur. Deprem neticesinde, Erzincan genelinde 95 adet okul binası yıkılmış, ağır hasarlı okul binalarında ise uzun bir süre eğitim verilememiştir. Deprem neticesinde, pek çok öğretmen ve öğrenci hayatını kaybetmiş, sağ kurtulan öğretmenlerin bir kısmı başka illere tayin edilmiş, bir kısım öğrenciler ise zorunlu olarak aileleriyle birlikte başka illere göç etmek ya da eğitimlerine ara vermek zorunda kalmışlardır. Erzincan Askeri Lisesi, Jandarma Okulu, Ziraat Okulu, Askeri Ortaokul gibi birçok eğitim kurumu başka şehirlere nakledilmiştir.
Deprem, Erzincan ekonomisini de derinden etkilemiş, şehrin ekonomik dinamiklerini canlandıracak olan iplik fabrikası, şeker fabrikası, hidroelektrik santrali gibi pek çok önemli proje depremden ötürü ertelenmek zorunda kalmıştır. II. Dünya Savaşı’nın olağanüstü şartlarında şehirde yaşanan sıkıntılı sürecin, 1939 depremi ile birlikte daha da artmıştır. Erzincanlılar, savaş ekonomisi ve depremin neden olduğu tüm olumsuzluklara aynı anda fedakârlık yapmak zorunda kalmıştır. Bu gelişmeler eşliğinde uzun bir dönem Erzincan’da yapılanma ve toparlanma mümkün olamamıştır.
Deprem sonrası vaat edilen birçok proje ya hayata geçirilememiş ya da yarım kalmıştır. En önemli aksaklıklar ise muvaffak şehir alanı ile yeni şehir alanının imarında yaşanmıştır. Yanlış tercihler ve uygulamalar ile muvaffak şehir, zaman içerisinde geçici vasfını kaybetmiş ve yeni şehir ile iç içe girmiştir. İlerleyen dönemlerde, muvakkat şehirde yaşayan halka tapuları verilmiş ve gecekondu yapılanmanın önü açılmıştır. Bu durum halkın yeni şehir bölgesine yerleşmesini uzun bir süre geciktirmiştir. Bu nedenlerden ötürü yeni Erzincan şehrinde uzun bir süre yapılanma gerçekleşmemiştir.”
(İHA)