Ertan ÇELİK yazdı : NİĞDE’NİN GÖBEKLİTEPE’Sİ GÖLLÜDAĞ - Niğde Haber Gazetesi

            Şanlıurfa ilimizde 1995 yılında başlayan arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılan, ne daha önce ne de daha sonra bir benzeri görülmemiş tarihi yapılarıyla dünyayı şaşırtan Göbeklitepe, binlerce yıllık insanlık tarihinin yeniden yazılmasına ve yorumlanmasına neden olmuştu. Kadim şehrimiz Niğde‘de de son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda Göbeklitepe kadar önemli olan bir antik şehrimiz daha gün ışığına çıkarıldı. Bu antik şehir Hititlerin yıkılması ile kurulan Tabal Krallığı’nın merkezi konumundaki Göllüdağ Antik Şehri’dir
            Günümüzden yaklaşık 3000 yıl önce kurulan Tabal Krallığı’na ait bu antik kent, Niğde'nin Çiftlik ilçesi Kömürcü Köyü yakınlarında, 2172 metre yüksekliğindeki Göllüdağ'ın zirvesinde yer almaktadır. Göllüdağ, adını  bu zirvede yer alan krater gölünden almıştır. 88 yıl önce keşfedilen bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar yakın dönemde tamamlanmıştır. Tıpkı Şanlıurfa’daki Göbeklitepe gibi Tabal Krallığı tarafından yapılan Göllüdağ  Antik Şehri de Anadolu tarihinin en önemli keşiflerinden biridi
             Hitit İmparatorluğu, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan Anadolu üzerinde ilk kez geniş kapsamlı siyasal birliği sağlamış ve bu yapıya yüzlerce yıl egemen olduktan sonra milattan önce 12. yüzyılın başlarından itibaren tarih sahnesinden çekilmiştir. Hititlerin yıkılışından sonra kurulan pek çok krallık içinde en batıda yer alanı Tabal Krallığı’dır. Tabal Krallığı’nın  en geniş sınırları  günümüzde Niğde, Kayseri, Nevşehir, Aksaray ve Ereğli’yi içerisine almaktadır. Tabal Ülkesi kendi döneminin en yoğun siyasi çekişmelerine sahne olmuş coğrafyalardan birisidir.
             Orta Anadolu’nun hayat damarı olan ve önemini tarihin her döneminde koruyan doğu-batı ile kuzey-güney doğrultusunda uzanan ticaret yolları, Tabal Krallıkları içerisinden geçmektedir. Bunun sonucu olarak dönemin ekonomik, askeri ve stratejik bakımdan vazgeçilmez bir konumda olan Tabal Krallıkları, kendisiyle çağdaş olan diğer güçlü krallıkla ekonomik açıdan boy ölçüşebilecek bir durumdadır.
            Yapılan arkeolojik bilgiler ışığında Tabal Krallığı şehirleri içerisinde Göllüdağ'ın güçlü bir merkez hatta başkent olarak öne çıkmaya başladığı anlaşılmaktadır. Yerleşim alanındaki arkeolojik kalıntıların işaret ettiği üzere özellikle MÖ 8. yüzyılın son çeyreğinde Göllüdağ, güçlü surları ve korunaklı konumu ile kralın şehri olarak anılmıştır. İlk insan topluluklarının Afrika’dan Avrupa'ya geçerken Göllüdağ  güzergahını kullandıkları ve burada obsidyen madeninden kesici aletler yaptığı tespit edilmiştir. Zaten Göllüdağ sönmüş bir volkanik dağ üzerinde kurulduğundan obsidyen yapımında kullanılan bol miktarda volkanik taş mevcuttur.Obsidyen adı verilen bu volkanik taştan yapılan aletler Göllüdağ şehrinin en önemli geçim kaynaklarından biri olmuş  hatta Obsidyenin işlendiği alanlar insanlığın ilk atölyeleri olarak kabul görmüştür.
              Antik kentin içindeki tapınaktan anlaşıldığı kadarıyla bölgede yaşayanların  çok tanrılı dine inandıkları tahmin edilmektedir. Arkeolojik çalışmalar sonucunda  Tabal  Krallığına ait Göllüdağ’da pek çok eser bulunmuştur. Ele geçen heykellerin kısmen işlenmesi, büyük ölçüde ise işlenmeden bırakılması, şehrin inşası tamamlanmadan terk edildiğini göstermektedir. Ancak hangi nedenle halkın şehri terk ettiği bilinmemektedir. Kazılarda bulunan en önemli eser olan "çift aslan" heykeli günümüzde Niğde Müzesinde sergilenmektedir.
            Zengin tarihiyle ön plana çıkan kadim şehrimiz Niğde’de bulunan Tabal Krallığı’na ait Göllüdağ Antik Kenti’nin de tıpkı Şanlıurfa’daki Göbeklitepe gibi tüm dünyaya tanıtılması ve bu antik kentin en kısa zamanda turizme açılması gerekmektedir.