İnsanoğlu daha fazla kazanmak uğruna kendi beslenmesini bozan tek varlıktır. Sadece beslenmesini bozmakla kalmıyor. Sağlını bozuyor ve hatta daha çok kazanmak uğruna hayatından oluyor.

Gıda terörüne ilk önce tarım ve hayvancılıktan girerek başlamak istiyorum. Daha sonra da sanayi ürünleri ile devam edeceğiz. Ürettiğimiz tarım ürünlerinde terör, tohum ile başlıyor. Tahıl ve her türlü sebze tohumları GDO diye tanımladığımız Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara dönüştürülmektedir. Yani tohumların genetiği ile oynanmaktadır. Peki ya, tohumların genetiği ile neden oynanıyor biraz bunu irdeleyelim isterseniz. Birinci amaç ekonomik kazançtır. Tohumdan daha fazla ürün elde etmek için tohumların genetiği ile oynanmaktadır. Bir tohumdan ne kadar fazla ürün elde edilirse o kadar kazanç sağlanmış olarak görülmektedir. İkincisi tohumdan çıkan ürünün bir başka yıl tohum olarak kullanılmasını engelliyorlar. Yani üreticiyi tohum olarak kendilerine bağlıyorlar. Üretici her yıl o ürünü üretmek için o tohumu tekrar satın almak zorunda kalıyor. Böylelikle üreticiyi kendilerine bağlı hale getiriyorlar. Üçüncüsü tohumun kopyalanmasını engelliyorlar. Tohumu kullanarak yeni tohumlar üretmenin önüne geçiyorlar. Ellerinde bulundurdukları bilimsel gelişmelerin dışarıya çıkmasını engelliyorlar. Dördüncüsü tarım ürünlerinde hastalık oluşmasını sağlıyorlar. Tohumla birlikte tarlaya hastalığı da bırakıyorlar ki o hastalığın çaresi olan ilacı da satabilsinler. Tohum tarlaya ekildiğinde hangi hastalıkların oluşacağını önceden biliyorlar ve o hastalığı tedavi edecek ilaç pazarını da elinde bulunduruyorlar. Beşincisine ve en tehlikelisine geldi sıra. İnsan sağlığını bozuyorlar. Genetiği değiştirilmiş organizmalar ile yetişen ürünleri tüketen insanoğlu çeşitli hastalıklara yakalanıyor. Evimizde her gün masamızda bulunan ekmeğin elde edildiği buğdaydan mısıra, domatesten bibere ve aklınıza gelebilecek her türlü sebzeye kadar sağlımızla oynayan genetiği değiştirilmiş organizmalarla üretilen ürünleri tüketmekteyiz. Bugün farkında olarak ya da farkında olamadan genetiği değiştirilmiş organizmalardan oluşan birçok ürünü tüketmekteyiz. Genetiği değiştirilmiş ürünleri sadece topraktan yetişen tarım ürünleri ile sınırlandırırsak yanılırız. Olaya bir de hayvancılık penceresinden bakalım. Büyükbaş hayvanlardan küçükbaş hayvanlara, kümes hayvanlarından su ürünlerine kadar hayvanların beslenmesinde kullanılan yemlerin çoğu genetiği değiştirilmiş organizmalarla üretilmektedir. GDO’lu ürünlerle beslenen hayvanların etinde ve sütünde insan sağlığını olumsuz etkileyecek ve insanları hastalandıracak birçok etken madde bulunmaktadır. Yukarıda saydığımız hayvanların etinin tüketilmesi insan sağlığını bozmaktadır. O hayvanların sütlerinden elde edilen yoğurt, peynir gibi süt ürünleri de insan sağlığını tehdit etmektedir.

Şimdi de sanayi ürünlerinde ki gıda teröründen bahsedelim isterseniz. Tarım ve hayvancılıktan elde edilen hammaddeyi sanayi de işleyerek tüketicilere sunmaktadırlar. Gıda ürünleri sanayi maddesi haline gelirken raf ömrü uzun olsun diye yani son kullanma tarihi uzun olsun diye birçok kimyasal madde katılmaktadır. Aynı şekilde tatlandırıcı olarak ve renklendirici olarak yine birçok kimyasal madde gıda ürünlerinin içine eklenmektedir. Yine gıda ürünlerinin hazırlanmasında kullanılan yağ insan sağlığını birçok yönden tehdit etmektedir. Gıda maddelerinin kaplandığı plastik, poşet ve jelatinlerde yine insan sağlığını tehdit eden birçok etkeni içinde bulundurmaktadır. Birde bunlara insanoğlunun daha fazla kazanma güdüsü ile kattığı hileleri de eklersek bütün bu ürünler adeta zehir haline geliyor. Yani besleniyoruz diye aslında kendimizi zehirliyoruz.

Peki, bu tür ürünler insan sağlığına nasıl zarar veriyor. Çağımızın hastalığı kanser olmak üzere kısırlık, bağışıklık sistemini ve sindirim sistemini etkileyen birçok hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Çocuklarımız anne karnında hastalanmaya başlamaktadır. Çocuklarımızın ergenlik yaşları değişmektedir. Yeni yeni bilmediğimiz hastalıklar türemektedir. Orta yaşta ki insanlar hayatına mal olan hastalıklara kapılmaktadırlar. Kısacası insanlığın genetiği ile oynanmaktadır.

Şu bilinçte olmadığımız müddetçe yukarıda saydıklarımızın hiç birinden kurtulamayız. Daha fazla kazanmak uğruna kendi kendimizi yok etmekten vaz geçmeliyiz.

Son söz: “Sevginin olduğu bir sofrada ot yemek, nefretin olduğu bir sofrada kızarmış bir öküzü yemekten evladır”. Hz. Süleyman