Nigdeli Ali Cavus

(Seyit Onbaşı ve Niğdeli Ali Çavuş)

(1892 - 1960)

Kahramanlar diyarı Niğde’nin tarihe geçen bir başka kahramanı da Niğdeli Ali Çavuş’tur. Tıpkı Muallim Hasan Ethem gibi Çanakkale kahramanıdır. Muallim Hasan Ethem Çanakkale’de şehadet şerbeti içerken Niğdeli Ali Çavuş’ta Çanakkale gazisi ve kahramanı olarak tarih kitaplarında yerini almıştır. Vatan savunması için şehit ve gazi olan her Mehmetçik bizlerin kahramanıdır. Ne mutlu ki Niğde’nin her bir köşesinden topraktan bir fidan yeşerir gibi kahramanlar çıkmıştır ve çıkmaya da devam etmektedir. Niğdeli Ali Çavuş ile birlikte Ethem Onbaşı, Muallim Hasan Ethem, Miralay Süleyman Fethi Bey ve Ömer Halisdemir gibi birçok kahraman Niğde’nin bağrından çıkmıştır.
Çanakkale Zaferini yazan her tarihçi mutlaka Ethem Onbaşı’ya ve Niğdeli Ali Çavuş’a yer vermeden geçemez. Çünkü bu iki kahraman öyle bir şeyi gerçekleştirmişlerdir ki savaşın seyri değişmiştir.
Niğdeli Ali Çavuş Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı İmrahor köyünde doğup büyümüştür. Delikanlı çağlarına geldiğinde I. Dünya Savaşı başlamıştı ve devam etmekteydi. Askerlik çağına gelen ve eli silah tutan her Türk gibi o da cephede vatan savunması için savaşa koşanlardandır. Niğdeli Ali Çavuş Çanakkale Savaşına katılmadan önce 1912 yılında cereyan gösteren Balkan Savaşlarına da katılmıştır. Balkan savaşlarında cesurca çarpıştıktan sonra memleketi olan Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı İmrahor köyüne dönmüştür. Köyüne döndükten sonra evlenerek aile kurmuştur. Ancak takvimler 1915 yılını gösterdiğinde Çanakkale Savaşı başlamıştır. Çanakkale savaşının başlaması ile birlikte Niğdeli Ali Çavuş tekrar askere çağrılır. Niğdeli Ali Çavuş için askere çağrılması önemli değildir çünkü askere çağrılmasa dahi o koşa koşa cepheye koşacaktır. Düşman Çanakkale boğazına dayanmıştır. Çanakkale geçilirse Osmanlı Devletinin başkenti İstanbul düşmanların esareti altına girecektir. İstanbul’un düşmanlar tarafından işgal edilmesi demek devletin fiilen yok olması demektir. Bunun için canını hiçe sayan yüzbinlerce vatanperver gibi Niğdeli Ali Çavuş’ta emir gelir gelmez hiç tereddüt etmeden ailesine geride bırakarak cepheye koşmuştur. O dönemde ulaşım imkânları yetersizdir ve yolculuklar çok zor şartlarda gerçekleşebilmektedir. Ulukışla ilçesinde tren yolu bulunduğu için tren ile yolculuk imkânı bulunmaktaydı. Bazı kaynaklarda ise Niğdeli Ali Çavuş’un Balıkesir’e kadar tren ile yolculuk ettiği ve Balıkesir’den sonra Çanakkale’ye yürüyerek ulaştığını yazmaktadır.
Ayrıca Niğdeli Ali Çavuş ile ilgili şu bilgilere yer verilir; “Olayın asıl kahramanları Seyit Onbaşı ve mermi olmasına rağmen neden bu fotoğraf karesine bir başka asker girmiştir? Fotoğraf karesine giren asker tesadüfen orada bulunan biri değildir. Kendisi nam-ı değer Niğdeli Ali yani Ali Çolak'tır. Niğdeli Ali ilk savaş tecrübesini 1912 yılında katıldığı Balkan Harbi'nde edinir. Balkan Harbi'nin bitiminde evine Niğde'ye dönen Ali evlenir. Fakat bu kez de I. Dünya Savaşı patlak verir ve Ali'yi Çanakkale cephesine çağırırlar. Niğdeli Ali cepheye ulaşmak için trenle Balıkesir'e kadar gider. Fakat Balıkesir'den Çanakkale'ye herhangi bir vasıta bulamaz. Kutsal vatan toprağının düşman ayakları altında ezilmesini içine sindiremeyen Ali, cepheye varmak için Balıkesir'den Çanakkale'ye kadar yürür. Çanakkale'deki birliğine vardıktan sonra Mecidiye Bataryasında görevlendirilir. Mecidiye Bataryası son derece önemlidir. Çünkü diğer birlikler yok olmuştur. Bunun farkında olan İngilizler bu bataryayı hedef alır ve savaş gemisinden atılan tahrip gücü yüksek bir mermi ile bataryayı vururlar. Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey hemen bölgeye gelir. Yaralı ve sağ kalan askerleri ararken de ağlayan yüzbaşı imdat feryatlarının geldiği yöne doğru giderek toprağın altındaki Niğdeli Ali'yi kurtarır. Niğdeli Ali ayağa kalktıktan sonra yaralı arkadaşları var mı diye gezerken ayağına bir şey takılır. Bunun bir ayak olduğunu fark eden Ali patlamanın etkisiyle diklemesine yere saplanan bir arkadaşını yine Yüzbaşı Hilmi Bey ile toprağın altından çıkarır. Toprağın altından çıkarılan ikinci kişi ise Seyit Onbaşı'dır. Bu olayların yaşanmasından kısa bir süre sonra ellerinde kalan son top mermisini Seyit Onbaşı topun ağzına sürer. Niğdeli Ali'ye ise bataryanın üstüne çıkmasını ve atılan merminin isabet edip etmediği kontrol etmesini söyleyip topu ateşler. Saniyeler sonra Niğdeli Ali bağırır: “Seyit Onbaşım vurduk! Gemi isabet aldı.” Düşmana ait en büyük savaş gemisi olan İngilizlerin Ocean zırhlısı Ege'nin sularına gömülmeye başlamıştır.” (https://www.avuckoy.com/2021/03/nigdeli-ali-kim.html)
Niğdeli Ali, Çanakkale Savaşı bitmeden Kafkas Cephesi’ne sevk edilir. 52 günde zor şartlar altında Erzurum’a ulaşır. Oradan da Kayseri’ye ulaşır. Niğdeli Ali de 4 yıldır cepheden cepheye koşarken görmediği ailesini görmek için kısa bir süre birlikten ayrılır. Fakat kaçtığı zannedilen Niğdeli Ali’nin peşine düşülerek kısa sürede birliğe geri getirilir. Eskişehir, Kütahya, Afyon derken işgal edilen topraklar geri alınarak Yunanlılar İzmir’de denize dökülür. İzmir’in kurtuluşundan sonra asker terhis edilir, isteyenlere İzmir’den toprak verilir. Niğdeli Ali toprak istemez ve memleketine Niğde’ye geri döner. Niğdeli Ali Ulukışla İlçesi İmrahor nüfusuna kayıtlı bir kahramandır. (https://www.ulukislahavadis.com/genel/18-mart-ta-nigdeli-ali-unutulmadi-h1318.html)
Bu bilgilerden yola çıkarak Niğdeli Ali Çavuş’un Çanakkale Savaşından sonra Kafkas Cephesinde de savaştığını anlamaktayız. Ayrıca Niğdeli Ali Çavuş’un I. Dünya Savaşı bitmesiyle birlikte Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşında da görev aldığını görmekteyiz. İzmir’de Yunanlıları denize dökene kadar savaşa devam eden kahramanımız Ali Çavuş İzmir’den toprak verilme teklifini reddederek tekrar köyüne dönmüştür.
Seyit Ali Onbaşı ile birçok menkıbeyi Mehmet İhsan Gençcan, eserlerinde şöyle dile getirmiştir: 
"Ne hikmetse bataryada tek top ayakta kalırken, ama onun da vinci kırık olduğundan mermileri namluya bir türlü sürememişlerdi. Yüzbaşı Hilmi Bey, etrafında birilerinden yardım almak düşüncesiyle bataryadan uzaklaştığı esnada Niğdeli Ali ve Koca Seyit ümitsiz ve hayli perişan vaziyette ne yapacaklarını düşünüp durmuşulardı. "Ulu ve yüce Allah'tan başka hiçbir güç kuvvet yoktur ki", duasını Seyit'in ağzından nur tanesi gibi adeta damla, damla dökülmeye başlamıştır. Seyit Ali, bu duayı defalarca üst, üste okumuştur. Bu Allah'a yalvarışı şüphesiz hiç kimsenin ettiği dualara benzememiştir.”
“Aşk ile feryat etmesi ve 257 okkalık top mermisini kucaklayarak omuzuna alması birdenbire olmuştur. Demir basamakları tam üç kez inip çıkmıştır. Yanında bulunan Niğdeli Ali, Seyit'in göğsünden ve omuzundan gelen kemiklerinin çatırdamasını duymuştur. Hayret etmiştir, dehşet içinde bakmıştır. Topun namlusuna sürülen üçüncü mermi ile savaşın kaderini bu şekilde değiştiren ve olay yaratmış oldu. İngilizlere ait "Ocean" adlı zırhlı, bu merminin vuruşuyla korkunç yara almıştır. Aynı günde ve saatlerinde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, Ödül almıştır. Seyit'e onbaşılık rütbesini veren kumandandır.”
(https://www.canakkalesavasi.gen.tr/seyit-onbasi.html)