Ertan ÇELİK yazdı : KAYBOLAN MESLEKLERİMİZ - Niğde Haber Gazetesi

Binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca sağlanamayan teknolojik gelişmenin yalnızca son yüz yılda sağlandığını biliyor muydunuz?  İnsanoğlunun ürettiği teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor ve bu hızıyla eskiden çok önemli olan bazı mesleklerin ister istemez tarihten silinmesine yol açıyor, ya da bu mesleklerin unutulma sürecini hızlandırıyor. Üstelik bu duruma etki eden sadece teknoloji değil; bilimsel, sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik gelişmeler de etki etmiştir. Bu yazımızda önemini yitirmiş ve unutulmaya yüz tutmuş eski mesleklerden bahsedeceğiz.
Koyun postunu işleyerek, kullanılabilir yün ve meşin haline dabak ya da  debbağ denilen ustalarımız vardı. Çok sabır gerektiren bu zor meslek teknolojinin gelişmesiyle sessizce ortadan kayboldu ve deri imalatı fabrikalarda yapılmaya başlandı.
Yiyecekleri saklamak için külek adı verilen tahta kovalar kullanılıyordu. Bu külekler bal, pekmez, yoğurt gibi yiyecekleri uzun süre korumakla kalmıyor, yiyeceklerin lezzetine de lezzet katıyordu. Plastik kapların icat edilmesiyle külek kapların kullanımı zamanla azaldı; bu kapları üreten külekçiler de yok olmaya yüz tuttu.
Plastiğin yediği mesleklerden biri de, çömlekçiliktir. Eskiden her türlü yiyecek ve içeceği saklamak için kullanılan ve her evde bulunan çömlekler, buzdolabının ve plastik kapların çoğalıp ucuzlaşmasıyla çok daha az kullanılır oldu.
Macuncular çocukluğumuzun en popüler kişileriydi. Macun satanların çoğu macunu yapan kişiler olur, macunun lezzeti bu kişilerin hünerine göre değişirdi. Ancak çocukların macuna gösterdiği rağbetin azalmasıyla neredeyse ortadan kaybolan macuncular artık sadece Ramazan eğlencelerinde ve bayramlarda görünür oldular.
Bilgisayarlar henüz hayatımızın her alanını kaplamadan önce resmi makamlara yazılacak bir dilekçe var ise gidilir, daktilosu başında oturan arzuhalciye yazdırılırdı. Ama günümüzde daktilonun yerini bilgisayar aldı, arzuhalcilerde yok olmaya mahkum oldular.
Megafonun olmadığı dönmelerde bir yere insanları toplamak gerektiğinde ya da bir durum duyurulmak istendiğinde, çığırtkanlar sokak sokak dolaşır, ahaliyi toplardı. Çığırtkanlara da ihtiyaç kalmadı artık.
Otomobillerin hayatımıza girmesiyle yolculuk için at kullanan kalmadı. Nalbantçılık yerini oto lastikçilerine bıraktı.
Bakır eşyaların kullanılabilmesi için kalaylanması gerekirdi. Mutfaklarda bakırın yerini çelik, alüminyum ve teflon gibi malzemelerden yapılan eşyaların alması kalaycılık mesleğinin iyice azalmasına neden oldu.
Yün ya da pamuğu kabartma işi hallaçlık mesleği, makineli sisteme geçilmesi, yün ve pamuk yerine silikon, elyaf gibi malzemelerin kullanılmasıyla unutulmaya yüz tutan meslekler arasına girdi.
Halat ve urgan yapan ustaların son temsilcileri de çoktan ortadan kayboldu.
Döşeğin yere değip kirlenmesini önleyen, üstüne serilen döşeğin yumuşak olmasını sağlayan hasırlarımız vardı. Hasırcılıkta zamana ve teknolojiye yenik düşerek Hasır örücülüğü de çoktan unutulmaya başlamış yavaş yavaş yok olma sürecine girdi.
İstediği zaman lunaparka gidebilen çocuklardan olmadığımız için merakla beklerdik dönme dolapçının gelmesini. Bizim lunaparkımız, zincirli sandalyede döndüğümüz o birkaç dakikaydı.
Dünya eskisinden de hızlı dönüyor artık. Bu hıza ayak uydurabilenler yarına gidebilirken geride kalanlar maalesef aynı hızla tarihe karışıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen bazı meslekler halâ ustaları tarafından geçen yıllara inat, aşkla sürdürülmeye devam etmektedir. Devam ettirilen bu mesleklerde kendisini yıllarca yetiştirmiş ve işin ehli olmuş ustaların –eğer bulabilirlerse–çıraklarına sevgiyle aşıladıkları bu meslekler nefes almaya devam ediyorlar. Belki de devam eden bu meslekler sayesinde geçmiş kültürümüzle bağımız hiç bir zaman kopmayacaktır.