Günlük hayatımızda çok güzel durumlarla karşılaşabileceğimiz gibi oldukça olumsuz hallerle de karşılaşabiliriz. Hoşa giden güzel bir durum karşısında müminin tavrı Allah’a hamd etmek ve şükranlarını ifade etmektir. Mesela Hz. Peygamberin güzel bir haber aldığında “Allahu ekber” cümlesiyle tekbir getirdiği, takdir gerektiren bir durumda “maşallah”, şaşkınlık ve hayret verici bir durumda “sübhanallah”, acziyet durumunda “la havle vela guvvete illa billah” dediği rivayet olunur.  Ancak olumsuz bir duruma muhatap olmak da mümkündür. Böyle bir vaziyette müminin söyleyeceği söz “lanet olsun, Allah kahretsin.” demek olmamalıdır. Bu ifadelerin neye delalet ettiğini bilseydik çoğunlukla gayr-i ihtiyari olarak söylediğimiz bu kötü sözleri ağzımıza bile almazdık.

Öncelikle şu hakikati unutmamalıyız: “Allah her işte güzelliği sever.”İbrahim suresi 24, 25. ayetlerde güzel sözle ilgili bir örnek verilir:  “Allah’ın nasıl bir misal getirdiğini görmedin mi? Güzel sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara böyle misaller getirmektedir.” 26. ayette de kötü sözle ilgili örnek verilir: “Kötü sözün misali de kökü yerden sökülmüş, ayakta duramayan kötü bir ağaçtır.”Meselede son nokta 27. ayetle konulur: “Allah sağlam söze iman edenleri hem dünya hayatında hem de âhirette sağlam tutar; Allah zalimleri de şaşırtır ve Allah dilediğini yapar.”

Lanet kelimesi bir insanın başka bir insan hakkında kullandığında  “beddua ve sövme”, Allah tarafından kullanıldığında ise “rahmetten mahrum bırakılma, uzaklaştırılma, günahkar bir mümin hakkında kullanıldığında  “Allah’ın o kişiyi iyi kimselerin mertebesinden düşürmesi” anlamına gelir. Kur’an’da bazı kişilere Allah’ın lanet ettiği ve rahmetinden uzaklaştırdığı bildirilir. Mesela kafirlere, münafıklara, zalimlere, yalancılara, adam öldürenlere, Allahın ayetlerini gizleyenlere, akrabalık bağlarını koparanlara ve bozgunculuk yapanlara Allah lanet etmiştir. (Bakara, 2/159, 161; Ahzab, 33/64; Tevbe, 9/68; Nisa, 4/93; Hud, 11/18; Muhammed, 47/22, 23) Hadislerde ise bu yazıya sığmayacak kadar çok cürüm hakkında lanet edildiğine dair rivayet vardır. Bu ayet ve rivayetlere bakıldığında büyük günahlar, toplum düzenini bozan, huzur ve güveni zedeleyen, ahlaki çöküntüye sebep olan ve bir müminde kesinlikle olmaması gereken davranışlar hakkında lanet kavramının kullanıldığını görürüz.

Dinimizde asıl olan husus lanet, beddua ve kahretmemektir. Nitekim ashab bir keresinde Hz. Peygambere “Müşriklere beddua etseniz” dediklerinde  o “Ben lanet edici değil, rahmet olarak gönderildim.” demiştir. Tirmizide Semure b. Cündeb şu hadisi aktarıyor:  “Birbirinize Allah'ın lâneti, gazâbı ve cehennem azâbı ile lânet ve beddua etmeyiniz!” Zira “Olgun mü'min, yerici, lânetçi, kötü iş ve kötü söz sahibi olamaz.” Müslimin Sahihinde geçen hadiste Ebu'd-Derdâ'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu: "Lânetçiler, kıyamet günü  şefaatçı ve  şâhit olamazlar."   Müslimin Sahihinde geçen rivayette İmran b. Husayn  bir hatırasını aktarır: “Bir seferde Rasûlullah ile beraber bulunuyorduk. Devesinin üzerindeki Medineli bir hanım, devesinden sıkılarak ona lânet etti. Rasûlullah kadının sözünü duyunca:"Üzerindekileri alın, deveyi salın gitsin. Çünkü o deve lânetlenmiştir" buyurdu. İmrân der ki: O deve hâlâ gözümün önündedir, insanların arasında gezinirdi de kimse ona ilişmezdi.”

Lanet edenin aslında kendisine lanet ettiğini yine Hz. Peygamber söylemiştir: “Kul, herhangi bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar. Semânın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lânete lâyık ise onda kalır, değilse lânet edene döner.”

Bu ayet ve hadislerden şu doğruları anlıyoruz:

1-      Kuranda ve hadislerde laneti hak edecek işleri ahlak haline getirmelerinden dolayı Allahın ve Rasulünün lanetine müstehak olanlar dışında kimseye lanet etmemeli ve Allahın rahmetinden uzaklaşmaya sebep olacak bu fiillerden uzak durulmalıdır.

2-      Dinimizde lanet ve bedduanın şahsın kendisine değil kötü fiiline yönelik olduğuna dikkat edilmelidir.

3-      Allahın güzel sözü sevdiğini, kötü sözün temeli olmayan ve fayda da vermeyen bir şey olduğu unutulmamalıdır.

4-       Lanet için değil rahmet için gönderilmiş bir peygamberin ümmeti olduğumuz hatırlanmalıdır.

5-      Müminler birbirlerine lanet, gazap ve kahr etmemelidir.

6-      Olgun bir mümin kesinlikle lanetçi, bedduacı olmamalıdır.

7-      İnsanlar bir tarafa hayvanlara bile lanet etmemelidir.

8-      Lanet etmeyi alışkanlık haline getirenler ahiret hayatında bazı nimetlerden mahrum olacaklardır.

9-      Lanet/beddua eden hakikatte kendine lanet/beddua etmektedir.

Rabbim dilimizi güzel ve hayırlı sözlere alıştırsın. Çirkin söz ve fillerden korusun. Bizleri güzel ahlaka yönlendirsin, kötü ahlaktan uzaklaştırsın. Allahın rahmetinden uzaklaştıran değil Onun rahmetine yaklaştıran fiiller işlemeyi nasip eylesin.