Osman AYTEKİN yazdı : Bir Türk Cihangiri 'Attila'' Romanı - Niğde Haber Gazetesi
Peyami Safa’nın birkaç romanı hariç bütün romanlarını okumuştum. Haz alarak okuduğum yazarlardan biri olan Peyami Safa’nın romanlarındaki tahlil, psikolojik yaklaşımlar, insanı tasvir edişi, doğu – batı arasındaki nüansları anlatış açıları ve ön önemlisi de güzel bir Türkçeye hâkim oluşu gibi saikler kanaatimce O’nu çok okunan ve sevilen bir yazar yapmıştır.
Yazarın para kazanmak için yazdığı hikâyeleri de var. Server Bedii takma adıyla yazdığı polisiye hikâye serisini de okumuştum.
Peyami Safa’nın ilk ve tek tarihi romanı bir Türk cihangiri olan ve “Attila”yı anlatan eserini bütün eserlerin bir müdavimi olarak en kısa sürede okuduğum kitaplardan biri oldu. Üstelik diğer kitaplarında görülmeyen daha fazla yabancı kelimelere rağmen. Kitapta yabancı kelimeler aynı sayfanın altında verilmesi her ne kadar okuma akışını kesse de.
Bu kitapta Attila’nın sarayına bir akın sonrası dönüşü ilk tasviri, ilk karşılaştığı kraliçesi ve sevgilisiyle olan konuşmaları ve entrikalar romana heyecan katıyor.
Yazar Ahmet Adıgüzel de bu tasviri şöyle ifade eder; “Safa, Prisküs‟ün Attilâ‟yı beklerken yaptığı tasvir, Doğu algısının da fevkinde olan bir portrenin çizilmesidir. Attilâ‟ya yüklenen mana; nebilere özgü, insanüstü ve kutsal bir miti, kültü tanımlayan bir tasavvur ile ve ilahi argümanlarla tasvir ve tezyin etmektedir.”
Peyami Safa’nın romanda Attila’nın sarayına gelişini tasvir eden bir bölüm, “Nihayet toz bulutları dağlar gibi yarıldı ve dörtnala gelen simsiyah bir at üstünde, Attila’nın yıldırım süratine bile doymamış gibi önüne meyleden gövdesi göründü.
Attila’nın atı, kırk metre kadar yaklaştığı ve merasim kafilelerinin hududuna girdiği halde aynı sür’atle ilerliyor ve yavaşlamıyordu. Prisküs, Attila ile hayvanın bir dakika sonra sarayın cephesine çarparak paramparça olmasından korktu.” Bu sahnenin dışında etkileyici birkaç sahne daha vardır. Merak celbeden sahneler ise hayli fazladır.
Yazar bu kitabı yazarken yabancı kaynaklardan ve Bizans tarihçilerinden de yararlanmış bazı yerlerde kısa alıntılarla eseri zenginleştirerek, kayıt düşmüştür.
Attila’yı bizler de fazla bilmiyoruz. Romalıları dizgine getiren kendisine, “Tanrı’nın kırbacı” veya yazarın ifadesiyle Allah’in kamçısı demiştir. Atilla’nın ölümü (ki zehirlenme ihtimaline karşılık kesin olarak nasıl öldüğü bilinmiyor) de dirisi gibi Miletlerin mukadderatını değiştirmişti. Bu Türk cihangirinin ölümü yazar tarafından tafsilatlı olarak verilmiş, Avrupa’da da inhilallere (dağılma, çözülme) sebep olmuştur.
Attila, Atlas okyanusu üzerindeki adalara, diğer taraftan İran'a, Altaylar'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk bıraktığı belirtiliyor. Böyle bir Hakan’ın zehirlendiği ileri sürülse de Peyami Safa, O’nun için, “Zira böyle bir ölüye kadınlar gibi gözyaşlarıyla değil,erkek kanıyla ağlamak lâzımdı.” Diyor.
Ahmet Adıgüzel, “Peyami Safa Atatürk‟ün Attila’ya olan bu teveccühünden dolayı romanını kaleme almış olabilir. Bu çalışması dışında, Türk edebiyat tarihi olarak daha külliyetli bir çalışma yapılmamıştır.” Diyor.
Batıda Attila hakkında yanlış hükümler ve değerlendirmeler yapılmasına karşılık Peyami Safa bu cihangiri adalet ve hoşgörülü yanlarına da dikkat çekiyor.