Uzman Psikolog B. Levent YAĞMUROĞLU yazdı : KADINA ŞİDDETTE EĞİTİMİN ÖNEMİ - Niğde Haber Gazetesi
Ne yazık ki dün, yarına dair umutları olan 3 kadın, insanlıktan nasibini almayan caniler tarafından katledildi. (Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Dönmez) Üstelik bu kadınlar, bu ülkenin farklı statüde , farklı topraklarında, farklı yaş gruplarında ve farklı mesleklerinde olan insanlarıydı. Kimi öğretim görevlisi, kimi ev hanımı.. Demek ki ‘’Kadına Şiddet’’ tanımlaması, bu saydığımız unsurlara ayrımcılık yapmıyor. Her kesimden, her yaştan kadınımız bu duruma maruz kalabiliyor.
‘’Kadına Şiddet’’ Kamusal veya özel alan farketmeksizin gerçekleşen, kadınların fiziksel, duygusal veya cinsel anlamda sonuçlanan veya sonuçlanabilecek olan temelinde cinsiyet yatan hertürlü şiddet eğilimidir. Bu tanım her ne kadar kısa görünse de, bana bu açıklamayı yaptıran zorlantı, şiddetin sadece fiziksel olarak algılandığı bir durum. Bu tanımlama, özgürlüğü kısıtlamadan tutun, duygusal istismara, psikolojik şiddetten tutun (tehdit,zorlama,değersizleştirme), cinsel tacize kadar hatta ve hatta doğum öncesi cinsiyet seçimine kadar farklı unsurlar içeriyor.
İnsan tabiatı ve iç güdüsü gereği şiddetin temel ögesi olan saldırganlığı içinde barındırır. Çatışma, rekabet, çekişme,kişilerin psikolojik durumları şiddetin ortaya çıkmasındaki temel dürtülerdir. Tabiatımızda var olan bu agresyon(saldırganlık) eğitime ve öğrenmeye karşı şekillenip daha kontrol edilesi bir duruma gelir. Duruma hukuki veya sosyolojik perspektiften baktığımızda toplumda yaşayan her bireyin eşit olduğunu, eşit haklara sahip olduğu kanısına varırız. İnsanlar bir arada düzen içerisinde yaşaması için bir takın normlara uyarlar. Bu normlar; hukuk kuralları, vicdani sorumluluk veya din kurallarıdır. Bu kurallar olsa bile dünyada hala kadına şiddet önlenebilmiş veya bireyler bilinçlendirilmiş değillerdir.Dünya istatistiklerine bakıldığında ‘’kadına şiddet’’ gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre daha fazladır.
Her birey çocukluk yaşlarında bir aile olgusunu, resmini, anne ve baba rollerini kendi ailesinden öğreniyor. Dolayısıyla olması gereken anne veya babanın ne olduğunu o yaşlarda öğreniyor. Otoriter, sert mizaçlı, şiddet uygulayan bir babayla büyüdüğünde, ileriki yaşlarda kendisini eğitim hayatında geliştiremediyse o baba rolünü kendisine devr alıyor. Eğer bir kız çocuğu, hergün evde kendisini savunamayan, kendisini ifade edemeyen, erkek egemen toplumun kurbanı olan bir annenin elinde büyümüşse, doğla olarak bu aktarım kıza geçiyor ve ‘’erkekdir, hakkıdır,’’ gibi cümleleri veya fikirleri içselleştiriyor.Bu kız çocuğu büyüdüğünde de şiddete eğilimi olan erkeği seçme oranı daha fazla oluyor.(Seçme hakkı varsa) Dolayısıyla ilk eğitim aileden başlıyor. Çocuk ailenin bir yansımasıdır. Ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu tarz konuların sosyolog, psikolog veya farklı branşlar tarafından dile getirilmesi, topluma farkındalık sağlaması bazı kesimlere psikoeğitim şeklinde destek verilmesi gerekiyor.