Geçmişten günümüze toplumun tamamını ilgilendiren temel kurum okullar olmuştur. Çünkü herkesin, isteyerek veya istemeyerek bir şekilde yolu orada kesişmekte ve ilgisiz kalınamamaktadır. Gerçi günümüzde “okulsuz toplum” tartışmalarına rastlasak da özellikle Türk kültüründe okulun yeri daima kıymetli olmuş ve saygı görmüştür.
Toplum tarafından “Oku, bir baltaya sap ol.” İfadesi ile yönlendirilen nesil geldiği okulda, sosyo kültürel reel verilere baktığımızda artık aynı niteliği bulamamaktadır. Okullaşma oranı artmasına rağmen kurumsal bir kimlik açısından düşünüldüğünde sınıflardan, koridorlara, laboratuvarlardan oyun alanlarına, mimariden estetiğe; ortak bir ruh, canlı bir yapı gözlenememektedir.
Okulun değer kaybetmesindeki ana sebeplerden bir tanesi ekonomik çıktılarla alakalıdır. Çünkü birey mezun olduğu alanda iş bulma gayretine rağmen yerleşemeyince aldığı eğitim anlamını yitirmektedir. Bunun üzerine eğitim sürecinin tamamını bitirmesine rağmen bir meslek sahibi olamayan fertler donanım sahibi olduğu alandan ziyade, geçimini temin edecek bir iş sahası arayışına girmektedir.
Her şeye rağmen okullar toplumun şekillendirilmesinde en büyük rolü oynamalıdır. Bu zaviyeden baktığımızda Türkiye’nin Maarif Davası’ndaki “Okul” ile ilgili şu değerlendirme gayet anlamlı durmaktadır:
“…Kutsal çatısı altında siyasete asla yer vermeyen, muallimin ilmi ve ahlaki otoritesinden başka hiçbir otorite tanımayan, ruhları huzur içinde birleştirici, disiplinin barındığı ideal çatıdır.
…
Okul, neslin ruhundaki kuvvetli tarafları yaşatmasını bilmelidir.”
Bu süreçte eğitim ortamının en önemli unsurlarından biri de velilerimizdir.
Nasıl başlarsanız öyle devam edersiniz, düşüncesinden hareketle velilerimize de bazı hususları hatırlatmak gerekiyor.
VELİLERE KISA KISA
Çocuğunuz okuldan, gelince onunla okulun kısa bir değerlendirmesini yapın.
• Öğretmenlerimizin verdiği çalışma programlarını uygulamaları için gayret sarf edin.
• Mümkünse haftada bir gün de olsa bir saat veya yarım saat okuma gününüz olsun ve hep birlikte kitap okuyun.
• Çocuğunuzu komşunuzun veya bir başkasının çocuğu ile kıyaslamayın. Her çocuğun ayrı bir kabiliyeti vardır.
• Onu aşağılamayın.. Yanlışlarını önce güzel bir şekilde uyarın etkisi olmuyorsa rehberlik servisinden destek isteyin.
• Güzel davranışlarını teşvik edip ödüllendirin.
• Onun yanında öğretmenleri ve okulu hakkında olumsuz cümleler kurmayın, bir sıkıntı hissederseniz çocukla değil öğretmenleri ile görüşün.
• Yanlış davranışlar sergileyip daha sonra ‘ben yapıyorum ama sen yapma; gibi manasız sözlerle durumu geçiştirmeyin.
• Hatalı iseniz özür dilemekten korkmayın.
• Ona sevginizi göstermekten ve ifade etmekten çekinmeyin.
• Fazla nasihat vermeyin, özellikle gençlerin en sevmediği “Ben senin yaşındayken” veya “Bizim zamanımızda” diye başlayan öğüt cümleleridir.
• Nasihat yerine doğru davranışları sergileyerek onu yönlendirmeye çalışın.
• Her istediğini yapmayın. Gerekirse kararlı bir “hayır” onun hayrına olabilir.
• Aşamadığınız problemlerde öğretmenleri ve rehberlik servisi ile irtibat kurmaktan çekinmeyin.
• Çocuğunuzun yerine düşünmeyin. Yol gösterin ama ödevini siz yapmayın. Mesela çocuk bir kelimenin anlamını size soruyorsa siz ona bu kelimenin anlamını sözlükten bulabileceğini söyleyerek onu araştırmaya sevk edin.
• Çocuğunuzu geçici başarıya odaklamayın. Ona her öğün balık yedirmeyin balık tutmasını öğretin.
UNUTMAYIN!
Başarı bir ekip işidir ve ekiplerde planlı bir çalışma sonucunda hedefe ulaşabilir.
(Eğitimci Yazar Gazi KARABULUT)