(Köşe Yazısı-Çağlar TUNCER)

Bir yaz akşamıydı. Tarihler 8 Ağustos 1928’i gösteriyordu. İstanbul’da, Sarayburnu Parkı’nda toplanan halkın gözleri, kürsüdeki adamdaydı. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ufukta parlayan yeni bir dönemin müjdesini veriyordu. “Arkadaşlar,” dedi, “Bizim güzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Yeni harfleri çabuk öğrenmeliyiz. Vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, mühendise, doktora ve herkese öğretiniz!”
Bu sözler, harf inkılâbının ilk işaret fişeğiydi. Cehalete karşı açılan savaşın yeni bir cepheye taşındığını müjdeliyordu. Bir millet, asırlardır birikmiş karanlığı yeni harflerin ışığında yırtmaya hazırlanıyordu. Fakat bu büyük savaşın öncülerine, öğretmenlere ihtiyaç vardı. Ve o öğretmenler, bu milletin gerçek kahramanları olacaktı.
Tarihler 24 Kasım 1928’i gösterdiğinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını kabul etti. Bu sadece bir unvan değil, Cumhuriyetin eğitim seferberliğinin de nişanesiydi. O gün, eğitim ve kültür hayatımızda yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Kalemler silahlara, defterler savaş meydanlarına dönüştü. Öğretmenler, bu mücadelenin neferleriydi; cehaletin üzerine yürüyen aydınlık ordusunun önderleriydi.
Yıllar geçti. 1981 yılına gelindiğinde Türkiye, Atatürk’ün doğumunun 100. yılını kutluyordu. O yıl, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mekteplerinin Başöğretmeni olarak göreve başladığı 24 Kasım, Öğretmenler Günü ilan edildi. Bu karar, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam tarafından öğretmenlere armağan edilmişti. O günden sonra her 24 Kasım, öğretmenlerin fedakârlığını ve değerini kutladığımız bir gün oldu.
Bugün, her köy okulunda, şehirdeki modern sınıflarda, hatta dünyanın dört bir köşesinde görev yapan öğretmenler, Atatürk’ün o gün Sarayburnu’nda yaktığı meşaleyi taşımaya devam ediyor. Kimisi sobanın is kokusu arasında ders anlatıyor, kimisi büyük şehirlerde teknolojinin yardımıyla bilgi aktarıyor. Ancak hepsi aynı misyona hizmet ediyor: "Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bireyler yetiştirmek."
Öğretmenler, yalnızca birer bilgi aktarıcı değildir. Onlar, bir toplumun geleceğini inşa eden mühendislerdir. Onlar, Atatürk’ün “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” dediği mimarlardır. Öğrencilerinin gözlerindeki ışığı gördüklerinde, Cumhuriyet’in aydınlanma idealini omuzlarında hissetmeyen bir öğretmen var mıdır?
Dünyada 5 Ekim, UNESCO tarafından Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Türkiye’de ise bu özel gün, 24 Kasım’da Başöğretmen Atatürk’ün anısına kutlanır. Ancak tarihlerden bağımsız olarak, öğretmenlere olan minnet borcumuz her zaman aynıdır.
Bu ülkenin hamalı da sandalcısı da doktoru da mühendisi dem köydeki çocuğu da kentteki genci de ve herkes öğretmenleri sayesinde ayağa kalkmıştır. Onlar, cehalete karşı verilen bu büyük savaşın en ön saflarında yer almışlardır. Bugün Cumhuriyet’in fenerleri olan öğretmenlerimize şükranlarımızı sunma günüdür.
Her bir öğretmen, Mustafa Kemal’in mirasını taşıyan bir bayraktır. O bayrağı her sabah sınıflarında dalgalandıran, nesillere aydınlık yarınlar inşa eden kahramanlarımız... Sizin emeklerinizle şekillenen bir ülkenin neferleri olarak size minnettarız.
Başöğretmenden miras aldığınız bu görevi, onurla taşıdığınız için teşekkürler. Cumhuriyetin aydınlık yolunu sizinle birlikte yürümeye devam edeceğiz.
İyi ki varsınız
Öğretmenler Gününüz Kutlu olsun