Sedat ÇAĞLAR yazdı : ÇEÇENİSTAN VE ÖZGÜRLÜK DİRENİŞİ - Niğde Haber Gazetesi

Çeçenistan kendini Türk ve Müslüman olarak tanımlayan herkesin ortak acısı, hüznüdür. Yüzyılı geçkin süredir özgürlük mücadelesi vermektedirler. Özgürlük için birçok bedel ödediler. Bağımsızlığın bedelini savaşla, canlarıyla ödediler. Birçoğumuzun Çeçenistan ismini duyduğunda benimseyici ve milliyetçi duygularla sevgiyle baktığına eminim. Ancak kamuoyunun Çeçenistan konusunda ve çileli tarihinde tam bir bilgi sahibi olduğuna inanmıyorum. O yüzden Çeçenistan’ı kaleme almaya karar verdim.
Çeçenlerin Ruslarla mücadeleleri 1700’lü yıllara dayanmaktadır. Bir Nakşibendi imamı olan Şeyh Mansur Çeçenistan’da özgürlük kıvılcımını yakar. Şeyh Mansur, Çeçenistan’da ve hatta Anadolu’da dahi kendisine destekçi buldu ve kitleleri etkileyerek Ruslara karşı direnişin temsilcisi oldu. Rus ordusuna karşı yıllarca direniş gösteren şeyh Mansur 1791 yılında Rus ordusuna karşı yenik düşerek tutuklandı ve 1794 te vefat etti. Şeyh Mansur’un vefatı ile özgürlük direnişi bitmedi. Gazi Muhammed, Mücahit Hamza ve son olarak Şeyh Şamil Bu bağımsızlık hareketinin lideri oldular.
Rusların egemenliğinde Özerk Çeçen – İnguş Cumhuriyeti vardı. 1991 Sovyetler ​Birliğinin dağılması ile bu özerk cumhuriyet ikiye ayrıldı. Çeçenler, Çeçen İçkerya Cumhuriyetini ilan ederek bağımsızlık mücadelesine giriştiler. Ruslarla toplamda 2 savaş gerçekleştirdiler. 1. Çeçen savaşında bağımsızlık mücadelesini kazanmış gibi görünseler de. 2. Çeçen savaşında Ruslara yenildiler.
1996 yılında Ruslarla barış antlaşması imzalamak zorunda kalan çeçenler özerk bir devlet olarak Rus boyunduruğunda yaşamlarına devam etmektedirler.
Aslında bağımsızlık mücadelesini kaybetmemizin nedenleri çoktur. Birincisi birlik ve beraberliği oluşturmamamız. İkincisi Kültürel yozlaşma ile birlikte benliğimizden ve öz kimliğimizden uzaklaşmamız. Yani asimile olmamız. Makam ya da servet için davamızı satacak aramızda insanların olması. Bütün bunlar bu gün Çeçenistan’ın bu kutsal vazifesinde başarısız olmasına sebep olmuştur.
Yüzyıl öncesine baktığımızda Kuzey Kafkasya dağlık cumhuriyeti diye bir devlet vardı. Bu devleti oluşturan topluluklar ; İnguşlar, Çerkezler, Abhazlar, Osetyalılar ve Dağıstanlılar yani hepsi Türk boylarından gelmiş Müslüman topluluklar. Kuzey Kafkasya dağlık cumhuriyetini oluşturan bu topluluklar aralarında anlaşamadıkları için milli birliklerini oluşturamadıkları için dağıldılar. Dağıldıkça küçüldüler ve zayıfladılar. Böylelikle zayıf ve küçük olanı yönetmek ve ele geçirmek kolay oldu. Bizim bu gün Türk ve Müslüman dünyası olarak en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey tek ses olmak aynı ülkü de bir bayrak ve bir dava altında birleşmek. Türk İslam medeniyetini tekrar dirilişe geçirecek sihirli sözcük birlik ve beraberliktir. Unutmayalım ki küçük çıkarlar her zaman büyük kazanımların önüne geçmiştir. Büyük pencereyi görerek küçük çıkarların adamı olmaktan çıktığımız zaman ecdadımızın tekrar tekrar yaptığı bölgesel ve ulusal güç olma ülküsünü o zaman gerçekleştirmiş oluruz.
Büyük Göktürk devletinden Büyük Hun İmparatorluğuna, Büyük Selçuklu devletinden Üç kıtaya kök salmış Osmanlı İmparatorluğuna. İşte biz bu ecdadın torunlarıyız ve Atatürk’ün dediği gibi muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızda akan asil kanda mevcuttur. 
Son Söz “ Bizi Öldürebilirler ancak özgürlük ruhumuzu asla yok edemezler.” Cevher Dudayev