Osman AYTEKİN yazdı : İNSAN… - Niğde Haber Gazetesi
Kendine yetmiyor. Daima istiyor. İsteği de bitmiyor. Doyumsuzluk insanı mecralara sürüklüyor.
İnsan istiyor ki başarılı olayım. Hayır, daha da başarılı, erişilmez. En büyük. Başım göklere değsin. Tüm bu düşünce ve istekleri gerçekleştirmenin yolu da hemcinsleri.
İnsan, insanın üzerinden başarıya koşar. Bunu da elbirliğiyle, gücüyle, karşılıklı fedakârlık ve emek vererek gerçekleştirir. Genellikle bu böyle olmuyor. İnsan, insanın üzerine çıkarak yapıyor. Sömürüyor, eziyor, sindiriyor. Kan ve gözyaşlarına aldırmadan gerekirse öldürüyor.
Bir insan bir insana nasıl böyle bir şey yapar?
Olacak şey değil! Ama oluyor!
***
İnsanları Allah yarattı. Yaradan kendisine kulluk etsinler ve kendi aralarında iyi geçinsinler diye de vazgeçilmez mutlak olan kurallar koydu. İnsanlar ise kendi tanrılarına yöneldiler. Alllah’a da yöneldiler. Farklı inançlar, dinler insanları böldü. Bölmeye de devam ediyor. İnsanların perişanlığı, güçlü ve güçsüzlüğü de kendi inanç ve güçleri ekseninde sirayet etmeye devam ediyor. İnsanların bölünmesinde hak dinin iyi anlaşılamaması, hiziplerin oluşu, kin ve düşmanlıkların körüklenişi yatar. Yani bilinçsizlik ve cehalet.
Kim ne kadar dinini biliyor ve yaşıyor?
Dinin gereklerine göre davranıyor?
Gıybet, söylenti, rivayet, dedikoduya, yalana, yanlışa, günaha dayanan her söz ve davranış şeytanı tuzaklarını artırmaktan öte bir şey değildir.
İnsan hayatını mutlu olarak geçirmek istiyorsa Allah’a teslim olmalıdır. Doğru düşünmeli, hareket etmeli, kalbinde hep iyilik düşüncesini beslemelidir. Gönlü ile dili bir olmayan daima fesat ve kin tohumları eken insancıklara da dikkat etmelidir. Feraset, tedbir ve itidal en iyi yoldur.
Kendini bile Rabbini bilir. İnsan iki cihanda üzmek için değil mutlu olmak için var olmuştur. Bunun fevkinde olarak da incitmeden ve incinmeden hayat yolunda yürümelidir. Aksi halde insanlar acıları yaşamaya devam edecektir.
Herhangi bir dine inansın veya inanmasın evrensel olan insan olmaktır. İnanarak ve inandığına göre yaşayan insan ölçülü olduğu, mesafeli davrandığı sürece fazla sıkıntıyla karşılaşmaz. Toplum cemiyet hayatından uzaklaşmakta ve kalabalıklar içinde yalnızlaşmaktadır.
İnsan doğru olduğu sürece mutluluğu içindedir.