Hacer BOLAT / Psikolog yazdı : ÇARPIK ZİHNİYETLER-HASTA RUHLAR: İSTİSMAR - Niğde Haber Gazetesi

Çocuklara yönelik cinsel istismarın nasıl önleneceğini anlamak, çocuklara yönelik cinsel istismarın ne olduğunu anlamakla başlar. Gerektiğinde ebeveynler, bakıcılar, çocuk koruma alanında görev yapan profesyoneller ve tüm yetişkinler bir çocuğu koruyacak konumdadır. Yetişkinlerin cinsel istismarla ilgili gerçekler hakkında bilgi sahibi olduklarında, daha koruyucu bir tutum içerisinde olacaklarına inanıyorum.
Toplum ve medyanın tüm gücüne rağmen istismarın herkese ve her türlüsüne karşı, anlamlı bir ciddiyet oluşturulmadığı kanaatindeyim. Aksi takdirde bir televizyon kanalına, profesör unvanı ile çıkarılan sözde araştırmacı, eğitimci, kendini bilmezin, fütursuzca şu cümleleri kurmasına müsaade edilmezdi diye düşünüyorum...
“13 yaşında, hem aklen belli bir noktaya gelmiş, hem vücuden belli bir noktaya gelmiş bir insan sen '10 yıl boyunca çocuk doğurmayacaksın, kadınlığını yaşamayacaksın' diyorsun. Süpermen'i bilmem ama süper kadın diye bir ırk var. Bu da 13-16 yaş arasında. İstediğiniz doktora sorun, en üstün nitelikli insan bu yaşlardakiler... Hadi biraz büyütelim 12-17 olsun; çok muazzam rejenerasyon kabiliyeti var, vücudu mükemmel falan. Yani bu yaş ilk çocuğu doğurmak için ideal bir yaş olarak belirlenmiş.’’
Bu şahsın, altını bilim veya sosyo-kültürel kuram çerçevesinin herhangi bir yanı ile doldurulamayacak cümlelerini okurken, hayatımızın en anlamsız saniyelerini geçirdiğimizi düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Kendisi başta olmak üzere, bu düşüncelerini destekleyen her kim varsa onları da şiddetle kınıyorum.
Bilimsel gerçeklikler ile uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmayan, sapıkça ve çarpık düşünceleri, unvanları ile topluma pazarlamaya çalışan insanlara(!) ne devlet ne de toplum tarafından fırsat verilmemeli. Cezalandırılmalılar. Neyse ki bu şahıs için de hukuki süreç başlatıldı, görev yaptığı üniversite ise öğrencilerini bu zehirli düşüncelerden korumak adına üniversite ile ilişiğini kesti.
Söz konusu bu durum medyatik bir hal aldı ve cezai işlem başlatıldı. Peki, her defasında durum aynı şekilde mi sonuçlanıyor? Cinsel istismar, şiddet, pedofili gibi üzücü olayların, medyanın bizlere yansıttığından çok daha fazlası olduğunu hepimiz biliyoruz; bir ihtimal maruz kaldık, belki şahitlik ettik. Ancak toplum baskısı veya farklı bir takım koşullar söz konusu olduğunda, bir şekilde sindiriliyor, kabul edilmiyor, görmezden geliniyor.
Genel olarak, mağdurun ifşa edilmemesi nedeniyle cinsel istismarın yaygınlığı hakkında yapılan çalışmalar her ne kadar sınırlı olsa da istatistikler, ciddiyeti iletmenin ve cinsel istismarın ne kadar yaygın olduğunu göstermenin bir yoludur. Gizlilik ve sessizlik cinsel istismarın devam etmesi için önemli bir aracı rol olduğundan, yetişkinlerin cinsel istismarın ne sıklıkta gerçekleştiğinin farkında olması önemlidir. Bu münferit bir olay değildir. Sadece yoksul bölgelerde veya belirli insan türleri arasında gerçekleşmez. Herhangi bir yerde, herhangi bir çocuk veya gence her zaman olabilir.
Sapkınlık ve sapıklık ilkel dayanaklar ile meşrulaştırılamaz. İstismarı fiilen gerçekleştiren hastalıklı ruhlar kadar, sapık zihniyetlerde cezalandırılmalı. Konuyla ilgili akıldışı fikirler sunulmamalı, çağdışı çözümler aranmamalıdır.