İnsan hayatı, canlı doğumla başlar ve ölümüne dek eğilme ve öğrenme süreci içerisine girer. İnsan bu yönüyle diğer canlılardan ayrılır. Hiçbir insan kötülüğü doğumla getirmez, bazı inanç sistemlerinde olduğu gibi insan dünyaya günahkâr olarak gelmez. İnsan yaradılışı itibari ile Hz Muhammed (sav) ve dahi J.J Rousseau’nun Emile kitabında dediği gibi bomboş tertemiz bir sayfa olarak gelir. Zamanla bu sayfa dolar ve ölüme kadar devam eder. İnsanda hem iyi hem de kötü dediğimiz iki yön vardır. Bunları artı ve eksi kutuplar olarak nitelendirebilirsiniz. İşte bu artı ve eksi kutuplardan hangisi beslenir, hangisi taltif edilirse veya bastırılır, engellenirse meydana gelen insan o kutuplardan birisi olacaktır. Birey; aileden, toplumdan, çevreden, inanç sistemlerinden ayrı değildir. İnsanın artı yönleri geliştirilecekse top yekûn o yön pekiştirilmeli, eksi yönleri durdurulacaksa veya köreltilecekse yine top yekûn bir şekilde yapılmalıdır. Neyi neden yapmaması gerektiği açıklanarak anlatılmalı ve işlenmelidir. Bizler günahkâra veya kötüye mesafeli olmak yerine, günaha ve kötülüğe mesafeli olmalıyız. Eksi yönleri olan insanlarımızı kazanmanın yollarını bulmalıyız.
İlkokuldan itibaren, insan sistemli bir eğitim ve öğretim faaliyeti içerisine girer, neredeyse ömrünün yirmi yılı bu eğitim faaliyetleri içinde kitaplar, notlar, dersler ve sınavlar içerisinde geçer nihayetinde bir meslek sahibi olurlar ve toplumdaki yerlerini alırlar. Buraya kadar her şey normal gibi görünüyor, hayatın doğal akışı lakin bütün sorunlarımızın çözümleri de bu süreçte devreye giriyor. Siz öğretmen olarak öğrencinize veya bir ebeveyn olarak evladınıza güzel şeyler öğütlüyor, anlatıyor ve yaşatıyorsunuz ama televizyon, çevre, yöneticiler, toplumsal sistemler sizinle ve verdiğiniz eğitimle çelişir ise işte burada eğitimden tam manasıyla söz edilemez. Eğitim bir ulusun tüm kadrolarıyla yapacağı bir mücadeledir. Eğitimin amacına ulaşması için devletin ve milletin bütün kurumları ittifak halinde olmalıdır. İlkokulda ‘’Çiçek olun yavrularım’’ dediğinizde çiçek olan çocuklar üniversiteden mezun olunca neden küfür ediyor veya kötü işler yapıyor sanıyorsunuz.
Sizinle burada bir anımı paylaşmak istiyorum. Bir gün öğrencilerime ders anlatırken şöyle demiştim.’’ Arkadaşlar; eğer birisi size sırtınızı devlete dayayın, köprüyü geçene kadar ayıya dayı deyin. Kim ne yaparsa yapsın boş verin, dünyayı sen mi kurtaracaksın? Sana mı düştü bu işler, boş ver sana ne sen kendi işine bak gibi sözler söylerse aldırmayın. Ne olursa olsun evrensel insani değerler ışığında mücadelenize, insan olarak kalma mücadelenize devam edin.’’ Bunun üzerine öğrencilerimden birisi söz isteyip ‘’ Hocam bu söylemleriniz bana babamı hatırlattı’’ dedi. Ben ‘’nasıl yani’’ dedim. Öğrencim ‘’hocam babam bana hep bunları söyler ’’dedi. Bunun üzerine bir anlık düşündüm sonra anlatmaya başladım. ‘’ Yanlış! Babanız size eğer bunları öğütlüyorsa kendi hayatında bazı aksaklıklar, istemediği şeyler, hayal kırıklıkları olmuştur. Bu sebepten dolayı yorulmuş, pes etmiştir ve pes edenlerin savaşı biter’’ dedim. Sonra sınıfa dönerek ‘’ Bakın arkadaşlar sizler geleceğin anneleri, babaları Öğretmenleri, hukukçuları, mühendisleri, askerleri, ustaları kısacası toplumu oluşturacak ve bizim elimizdeki tek ümidimiz olan nesillerimizsiniz. Size söylenen sırtını devlete daya gibi nasihatleri şöyle değiştirelim.
Evlatlarım, kendinizi evrensel insani değerler ışığında öyle bir yetiştirin ki sırtınızı sadece devletimize destek olmak için ona bir zarar gelmemesi için, yıkılmaması için ve dahi sonsuza dek payidar olması için dayayın, omuz verin. Devletimizin, halkımızın hatta tüm insanlığın ihtiyaç duyduğu çehresi Yed-i Beyza gibi bembeyaz birer insan olun ve insanlık sizi ne zaman vazifeye çağırsa hiç üşenmeden, tembellik etmeden, içinde bulunduğunuz vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeden koşun, koşun ki gözü yaşlıların gözyaşlarını silin, zarurette olanlara el uzatın. Ve tüm bunları insan olmak adına yapın. Övünmek ve takdir beklemek için değil.
Arkadaşlarım, köprüde de olsa, yolda da olsa, ayı ayıdır, dayı da dayıdır. Sırf çıkarlarınız için ayıya dayı demeyin, demeyin ki ayının akrabası olma sıfatından, yani hayvan olma sıfatından sıyrılın. Unutmayın ki çıkar elde etmek amacıyla yola çıkanlar, bir gün yoldan da çıkacaklar kendilerini doğru yoldan çok uzaklarda bulacaklardır. Rahat edeceğim, zengin olacağım diye, insanlığımızdan taviz vermemeliyiz. Eğilerek kısacık bir ömrü rahat geçirmek yerine, onurlu ve şerefli bir dik duruşla zorluklara sabır göstermelisiniz. İnsan yaratılanların en şereflisidir. Yüz üstü sürünmek için değil, ayakları üzerinde dik durması için yaratılmıştır. Biz de dik duracağız ama hiçbir zaman dikleşmeyeceğiz. İşte bu sebeple insanlık şerefine helal getirmemeliyiz.
Boş ver, sana mı düştü sen mi kurtaracaksın? Bu ve benzeri sözleri günlük hayatta çok sık duyarız. Toplumun çoğunluğunun bu söylemlerde bulunuyor olması bu sözleri sizce doğru yapar mı? İnsan olan nasıl boş verebilir ki? Bir zulüm görse, bir zorbalık görse, bir mazlum, mağdur görse, Bir cinayet, tecavüz görse nasıl boş verebilir? Boş verirse nasıl insanım diyebilir? İnsan olanın anlayışında ateş düştüğü yeri yakmaz, ateş nereye düşerse düşsün onun da ciğerini, canını yakar. İnsan olmak bunu gerektirir. Eğer canınız yanıyorsa canlı birer organizmasınız ama canı yananların acısını hissedebiliyorsanız işte o zaman insansınız. Hassas bir şekilde ve sorumluluk bilinciyle yaşamalısınız ki yaşadığınızın farkına varın. Mesela; size karşı haksızlık yapılsa ve ya zulme uğrasanız ve yardıma ihtiyacınız olsa ve çevrenizdeki herkes sizi boş verse nasıl hissederdiniz? Ne kadar canımız yanar öyle değil mi? İşte diğerkâmca, insanca düşündüğümüzde anlayacağız ki ‘’Boş ver’’ sözü kadar ahlaksızca söylenmiş başa bir söz yoktur. Kendi türü acı çekerken rahat yataklarında umarsızca uyuyan, gülüp oynayan kişi asla ve asla evrensel insani değerlerin temsilcisi olamaz. İşte bu yüzden eğer birisi sizi aşağılayarak hor görerek ‘’ Sen mi kurtaracaksın insanlığı?’’ derse, tüm samimi kalbiniz ve ciddiyetinizle koca bir ‘’EVET’’ deyin. ‘’EVET, ben kurtaracağım ve bunu insan kalmak adına yapacağım. Kendime olan saygımdan, insanlığa olan hürmetimden dolayı yapmaya çalışacağım. Belki kazanamayacağım ama mücadele edeceğim’’ deyin. Tarih her zaman zaferleri yazmaz, bazen de onurlu kaybedişleri yazar.
İnsan olmak ve insan olarak kalabilmek dileğiyle…