“Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr`i”
Arama kurtarma ekipleri enkaz altından kurtardıkları canları görünce Allah’a şükrederek coşkuyla tekbir getirmekte, bir nebze de olsa yaralı gönüllere su serpmekte iken ‘tekbir’imizden rahatsız olanlar olmuş. Bu vatanda bir insanın tekbirden, Allah’ın adından rahatsızlık duyması için nasıl bir ruh haline sahip olması gerekir bilemiyorum. İnsanlığın zirvesinin yaşandığı bu topraklarda yaşayıp da bu güzel değerlerden zerre kadar nasiplenememek nasıl olabilir anlayamıyorum. İçimizde yaşayıp bu bize bu kadar uzak, bu derece yabancı nasıl olunabilir? Sonra bu kin ve nefretin, bu derece düşmanlığın nedeni, kaynağı ne olabilir, anlaşılır gibi değil. Bütün dünyanın yüreği yanmışken, Yunan bile insafa gelerek yanımızda olup acımızı paylaşırken, ekmeğini yediğiniz bu güzel milletin acısına ve sevincine ortak olamamanız acaba size ne hissettiriyor?
Biz bu dünyaya geldiğimiz anda kulağımıza ilk söylenen söz, tekbirdir. Her gün beş vakit gönlümüzü tekbirle arındırırız. Bizde hayat tekbirle başlar. Her sabah tekbirle uyanır, yatağımıza tekbirle gireriz. Tekbirle doğar, tekbirle yaşarız biz. Yürüdüğümüzde bastığımız toprakları tekbirle vatan toprağı eyleriz. Gücümüzün tükendiği yerde biliriz ki, gücü ve kudreti tükenmeyen bir Allah’ımız vardır. Yardım edecek kimsenin kalmadığı yerde O(celle celalüh) bize yardır. Veren de alan da O’dur. Şüphesiz ki O’ndan gelmişiz. Bir gün vakti gelip bu gurbet diyarından giderken, yine tekbirle uğurlanırız.
Bu aziz millet, bin yıldır tekbir için kanını sebil etti. Biz Viyana kapılarına insanlığın iki cihan saadeti için Allah'ın adını duyurmak için yürüdük. Her adımda tekbir için toprağa düştük. Çanakkale'de yedi düvele tekbir ile dur dedik. İstiklal harbinde kadın kız kızan, yediden yetmişe bir olup düşman’ı tekbir ile denize döktük. Biz tekbir ile olur, tekbir’siz ölürüz. Bir gün yine tekbir ile dirilir, mahşer meydanına tekbirle yürürüz. Sırat'ı şimşek gibi tekbirle geçeriz. Bu millet bin dört yüz senedir tekbiri susturmak isteyen ne Ebucehiller gördü, hiçbiri muvaffak olamayıp, hepsi cehennemi boyladı.
Tekbir Hakk'ın lisanıdır. Tekbir insanca yaşamanın, her türlü sömürünün karşısında gerçek hürriyetin sembolüdür. Tekbir ölümsüzlüğün iksiridir. Gelin bu iksirden sizler de için. Öldürmek yerine, yasatmayı seçin. Nefret yerine sevgi yoluna girin. Bu toprağın sesi olan Mevlana'ya, Hünkâr Hacı Bektaş Veli'ye, Yunus'a kulak verin. Kin ve nefret cehenneminde azap çekeceğinize, sevgi cennetinde ebedi saadeti tadın. Ruhunuzu şu asil milletin huzur iklimine bırakın. Kim bilir dedelerimiz hangi diyarlarda koyun koyuna yatarken bizleri seyredip içine düştüğümüz şu ayrılık girdabından ne büyük acı duymakta, kemikleri sızlamaktadır. Düşmanlığı bırakıp kardeş olun ne olur. Bu hayat kin ve nefrete feda edilecek kadar değersiz değildir.
Çanakkale'de aslan Mehmetçik düşman üstüne yürürken Allah Allah diyerek kükrüyordu. Yamyamlar ise, hurra! hurra! diyerek saldırıyordu. Biz şimdi Allahü Ekber demeyelim de Hurra mı diyelim. Onu mu istiyorsunuz? Tekbirlerden rahatsızlık duyanlara son olarak diyeceğim şudur. Ya kendinize gelerek bu aziz milletle kardeş olarak birlik içinde yaşayın; ya da bu milletin değerlerine saygı gösterip nefret söylemlerinize artık bir son verin. Bunu da yapamıyorsanız şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu mübarek vatanı terk ederek kendinize tekbirlerin olmadığı bir ülke bulun