Sedat ÇAĞLAR yazdı : ARAKAN’DA MÜSLÜMAN ZULMÜ - Niğde Haber Gazetesi

ARAKAN’DA MÜSLÜMAN ZULMÜ
Günümüz dünyasında yaşanan etnik ve dini çatışmalara bakıldığında Müslümanlar yeryüzünde zulümden, kıyımdan ve katliamdan kurtulamamaktadırlar.
Müslüman olarak yaşamanın bedelini ağır ödüyor birçok insan. İslamiyet’in hakkını vermeyi başaranlar zulüm altında yaşayan insanlar bence. Bu gün milyonlarca insan Müslüman olmanın bedelini canlarıyla ödüyorlar, yerlerinden edilerek ödüyorlar.
Dünyada Müslüman coğrafyaya baktığımızda Afrika’dan Güney Asya’ya, Kafkaslardan doğu Avrupa’ya, Uzak Doğudan Güney Amerika’ya kadar hep bir iç savaşın, yokluğun ve zulmün acısı içerisinde kıvranan toplumları görüyoruz.
Bunlardan bir tanesi de Arakan Müslümanları!
Arakan müslümanları, Burma diye de bilinen Myanmar adında bir Güney Asya ülkesinde yaşamaktadırlar. 1940’lı yıllarda, ikinci dünya savaşı ile birlikte bir İngiliz sömürgesi olan Burma, Japonya’nın işgali ile Japonya’nın himayesine girmiştir. Bu olay ile birlikte ülkenin %4 ünü oluşturan Müslüman tebaaya karşı Budistler ayrılıkçı eylemlere başlamışlardır.
Arakan müslümanlarına karşı başlayan bu ırkçı zulüm politikaları 1940’lı yıllardan günümüze kadar gelmiştir. Dönemin siyasi gelişmelerine göre Pakistan ile de birleşmek isteyen arakan Müslümanları maalesef bu birleşmeyi başaramamışlardır. Bu gün Arakan Müslümanlarına karşı yapılan bu katliamlara karşı Müslüman halk çareyi Bangladeş’e sığınmak ile bulmuştur. Bangladeş’inde az gelişmiş bir ülke olduğu düşünüldüğünde sığınmacı arakan Müslümanları Bangladeş’te çok zor şartlarda yaşamlarını sürdürmektedirler.
Burma Budistleri Arakan Müslümanlarına hangi işkenceleri yapıyorlar?
Burmada Arakan müslümanlarına karşı birçok insan hakları ihlalleri bulunmaktadır. Bunlardan bazılarına değinmek istiyorum. Arakan Müslümanlarının çoğunun vatandaşlıkları yoktur. Bunun yansıra seyahat etme özgürlükleri bulunmamaktadır. Arakan Müslümanlarının ikiden fazla çocuk yapmaları yasaktır. Müslüman tebaa sayısının azalması için asimile politikaları uygulanmaktadır. Müslümanlara ait ibadethaneler yıkılmaktadır. Yeni ibadethane yapılması yasaklamaktadır. Arakan Müslümanları zorla ordu kamplarında ve yol işlerinde çalışmaya zorlanmaktadır.
Peki, bütün bu bedelleri ne için ödüyorlar biliyor musunuz?
Müslüman oldukları için!
Dinlerini değiştirmeyi reddettikleri için. Bir var olma mücadelesi veriyorlar. Kahramanca dini kimliklerini koruyarak bütün işkencelere rağmen büyük bir mücadele veriyorlar.
Bu Müslüman coğrafyanın bu hale gelmesinin nedenlerine de değinmeden geçemeyeceğim. Bu gün petrol ihracatının dünyada başrol oyuncu olan Suudi Arabistan Devleti, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin zenginliklerine baktığınızda bir kıtayı satın alacak zenginliğe sahip olduğunu görürsünüz. Kuranda yazan emirlerin uyulmadığı Hz Muhammed (s.a.v) Hadislerinin dikkate dahi alınmadığı bolluğun israfın içinde bir yaşam sürdüğü ülkeler bunlar. Bunca zenginlik ve bolluk içerisinde dünyada açlık ve kıtlıkla mücadele den var olma mücadelesi içerisinde yaşamlarını devam ettirmeye çalışan din kardeşlerine hiçbir yardımda bulunmamaları manidardır. Tabii bu ülkeler bu zenginlik içerisinde gerçekten bağımsız bir ülke midirler yoksa sömürgeci bir ülkenin güdümünde sömürülen ve gerçekte bağımsız olmayan ülkeler midirler. Sizlerin tasarrufuna bırakıyorum. Ama bize dinimiz şunu söyler. Komşun açken sen tok yatamazsın. Bir yerde zulüm varsa hiçbir şey yapamazsan bunu dillendireceksin. Şimdi benim yaptığımda bu zulmü dillendirmek. Şuan başka bir şey gelmiyor elimden. Ama kimliklerinde ve anayasalarında Müslüman yazan İslam devleti adı altında hüküm süren bu devletlerin farklı coğrafyalarda bir başına ve çaresiz bırakılmalarının vebalini hepimiz yaşıyoruz. Maalesef bu zulüm gören Müslüman coğrafyada din kardeşlerimizin hakkını savunan ve zulme yüksek sesle dur diyen gücü yettiği kadar yardım eli uzatan tek ülke TÜRKİYE!
Bütün mesele şu :
Dünyada her ne kadar insan hakları yasaları belirlense de Birleşmiş milletler gibi kuruluşlar olsa da orman kanunları geçerlidir ve büyük balık her zaman küçük balığı yutmaktadır. O zaman Müslümanlar olarak bizler büyük balık olmak için çalışacağız ama küçük balığı yutmayacağız. Büyük balık olmak içinde İslam’ı özünde samimi bir şekilde yaşayarak çok çalışacağız. Püf nokta şu ; her ne yaparsak yapalım hakkını vererek yapacağız. En iyisini yapacağız. Bu öğrencilik olur, askerlik olur, siyaset olur, bilim adamlığı olur, devlet yönetimi olur, olur, olur, olur….