(ÇAĞLAR TUNCER- KÖŞE YAZISI)
Demokrasi, insanlığın en kıymetli miraslarından biri. Özünde insanların kendi kendilerini özgürce yönetebilmesi, eşit haklara sahip bireyler olarak bir toplumda var olabilmesi fikrine dayanır. Elbette eksiklikleri vardır; çünkü demokrasi, insan eliyle inşa edilmiş bir sistemdir ve insanlar kusurludur. Ancak tüm eksikliklerine rağmen demokrasi, özgürlüğün ve insan onurunun en çok değer gördüğü yönetim biçimidir.
Demokrasinin işlerliği, bireylerin bilinç seviyesine bağlıdır. Eğitim, burada kilit bir rol oynar. İnsan, ne kadar bilinçli ve eğitimliyse, demokrasinin değerini o kadar iyi anlar ve sahip olduğu hakları daha etkin bir şekilde kullanır. Örneğin, Türkiye ve KKTC’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı pek çok ülkeden önce verilmiştir. Ancak bu hakkın değerini bilen ve aktif olarak kullanan kadınların oranı düşündürücü derecede düşük. Bu da demokrasinin tek başına yeterli olmadığını, bireylerin bu hakları anlayıp kullanabilmesi için eğitilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor.
Devlet, toplumun düzen içinde işleyebilmesi için bir otorite mekanizmasıdır. Ancak bu otorite, bireylerin özgürlüklerini kısıtlamak için değil, onların haklarını koruyup daha iyi bir yaşam sunmak için var olmalıdır. Devleti yöneten bireylerin bilgi ve kalitesi, o devletin gücünü ve adaletini belirler. Adil, şeffaf ve halkına hizmet eden bir devlet, demokrasinin ideal bir temsilcisidir.
Demokrasi, bireylerin yaşama, eğitim, düşünce özgürlüğü, seyahat gibi temel haklarını garanti altına alır. Ancak bu özgürlüklerin bir sınırı vardır: Başkalarının haklarını ihlal etmemek. Gerçek bir demokrasi, bireylerin kendi haklarına olduğu kadar başkalarının haklarına da saygı gösterdiği bir düzendir. Özgürlük ve sorumluluk dengesini kurabilen toplumlar, gerçek demokrasiyi hayata geçirebilir.
Demokrasiler, kendilerini yıkmak isteyen güçlere karşı uyanık olmalıdır. Çünkü demokrasi, ancak güçlü ve bilinçli toplumlarda var olabilir. Bunun için eğitime ve toplum bilincine yatırım yapmak şarttır. Demokrasinin temel ilkeleri korunmazsa, onun sağladığı haklar da zamanla yok olur.
Demokrasinin tam anlamıyla işlerlik kazandığı bir dünya, savaşların olmadığı, çocukların açlıktan ölmediği, insanların eşit haklarla kardeşçe yaşayabildiği bir dünya olacaktır. Bu, belki bugün için ütopik bir hedef gibi görünebilir; ancak bilinçli bireyler ve güçlü bir demokrasi, bu hayali gerçekleştirmek için bir başlangıç olabilir.
Demokrasi tanımlarla ifade edilip rafa kaldırılacak bir kavram değildir. Aksine, yaşanarak anlam kazanan bir değerdir. Bu değeri korumak ve geliştirmek, her bireyin sorumluluğundadır.
"Demokrasi, yaşadıklarımızı tanımlayan bir olgudur; tanımlarla yaşanacak bir şey değil."