(Çağlar TUNCER-KÖŞE YAZISI)

Her yıl 3 Aralık, Dünya Engelliler Günü olarak kutlanıyor. Ama bu kutlamalar, bazen yalnızca temsili etkinliklerden ibaret kalıyor. Oysa bu gün, hepimize çok daha derin bir mesaj veriyor: Engeller, doğanın değil, toplumun yarattığı duvarlardır. Bu yılın teması olan “Kapsayıcı ve sürdürülebilir bir gelecek için engelli bireylerin liderliğini güçlendirmek” bu duvarları yıkmak için hepimize bir çağrıda bulunuyor.

Dünya nüfusunun yaklaşık %16’sını oluşturan 1 milyar engelli birey, aslında sadece kendi mücadelelerini değil, toplumun adalet ve eşitlik mücadelesini temsil ediyor. Eğitimde, iş dünyasında, sosyal hayatta ve liderlikte onların varlığı bir seçenek değil, bir gereklilik. Çünkü kapsayıcılık, yalnızca vicdani bir tercih değil, daha adil ve güçlü bir toplumun temeli.

Tarihe baktığımızda, engelli bireylerin toplumsal hayatta aktif roller oynadığına dair birçok örnek görüyoruz. Özellikle Anadolu gibi kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış coğrafyalarda, engelli bireyler toplumun önemli bir parçası olarak kabul edilirdi. Ancak modern dönemde hızla değişen sosyal ve ekonomik dinamikler, bu bireylerin topluma entegrasyonunu zorlaştırdı. Bugün Anadolu’da hala engelli bireylerin evlerde korunmaya çalışıldığı, sosyal hayattan uzaklaştırıldığı bir anlayışın etkileri görülüyor. Bu anlayışı tersine çevirmek için yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun her kesiminin elini taşın altına koyması gerekiyor.

1981 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen “Uluslararası Engelliler Yılı” ve 1992’den itibaren kutlanmaya başlayan Dünya Engelliler Günü, engellilik konusunda farkındalık yaratma adına önemli dönüm noktalarıdır. 2024 yılının teması ise bu sürecin bir adım daha ileri taşındığını gösteriyor: engelli bireyler yalnızca toplumsal katılımın değil, liderlik pozisyonlarının da aktif üyeleri olmalıdır.

ENGEL ZİHNİYETTE BAŞLAR

Engellilik, doğuştan ya da sonradan edinilen bir durum olabilir. Ancak asıl engel, insanların bu duruma bakış açısında gizlidir. Tarih boyunca engelli bireyler, kimi zaman kahraman olarak yüceltilmiş, kimi zaman da yok sayılmıştır. Modern dünyada ise hala “koruma” odaklı yaklaşımlar, onların potansiyellerini görmeyi engelliyor.

Toplumun engellilere biçtiği “yardıma muhtaç birey” rolü, onları sadece ötekileştirmekle kalmıyor, aynı zamanda topluma katacakları değeri de göz ardı ediyor. Engelli bireylerin liderlik yapabileceğini, büyük projelere imza atabileceğini ya da inovasyonun merkezinde yer alabileceğini görmek istemeyen bir zihniyet, aslında kendi sınırlarını yaratıyor.

Engelli bireylerin liderlik pozisyonlarına gelmesi, yalnızca onların başarısı değildir. Aynı zamanda toplumun kapsayıcılık sınavını geçtiğinin bir göstergesidir. Bugün dijital çağın sunduğu fırsatlar, engelli bireyler için eşsiz kapılar aralıyor. Ancak bu kapılar, sadece teknolojik altyapıyla değil, toplumsal bakış açısıyla açılabilir.

Bir görme engelli birey bir şirketin CEO’su olabilir mi? Evet, olabilir. Bir bedensel engelli birey, spor dünyasında zirveye çıkabilir mi? Elbette çıkabilir. Ancak bu başarının önündeki engel, bireyin fiziksel durumu değil, toplumun ona biçtiği sınırlardır.

Özellikle Anadolu gibi kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış coğrafyalarda, engelli bireyler toplumun önemli bir parçası “sessiz kahramanlıklar”  olarak kabul edilirdi. Ancak modern dönemde hızla değişen sosyal ve ekonomik dinamikler, bu bireylerin topluma entegrasyonunu zorlaştırdı. Bugün Anadolu’da hala engelli bireylerin evlerde korunmaya çalışıldığı, sosyal hayattan uzaklaştırıldığı bir anlayışın etkileri görülüyor. Bu anlayışı tersine çevirmek için yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun her kesiminin elini taşın altına koyması gerekiyor.

Niğde gibi Anadolu’nun sıcak ve samimi şehirlerinde engelli bireyler için atılabilecek en önemli adım, onları sosyal ve ekonomik hayata tam anlamıyla dahil etmektir. Kamu binalarını erişilebilir hale getirmek, eğitim fırsatlarını genişletmek ve istihdam alanlarını artırmak, yalnızca onların değil, toplumun tamamının yaşam kalitesini artıracaktır.

Dijital çağ, engelli bireyler için eşsiz fırsatlar sunuyor. Bilgiye erişim, eğitim ve istihdam olanakları, dijital platformlarla daha kapsayıcı hale geliyor. Ancak burada büyük bir sorun yatıyor: dijital dünya hala herkes için erişilebilir değil. Görme engelli bir bireyin bir web sitesini kullanamaması, işitme engelli bir bireyin video içeriklerinden faydalanamaması gibi problemler, dijital eşitsizliği derinleştiriyor. Bu noktada teknoloji şirketlerine büyük sorumluluk düşüyor. Platformlarını erişilebilir hale getirmek, yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktur.

Teknoloji şirketleri, engelliler için çözümler üretmenin yalnızca bir sosyal sorumluluk olmadığını, aynı zamanda bir ekonomik fırsat olduğunu görmeli. Engelli bireylerin liderlik ettiği dijital girişimler, sadece bireysel başarı hikayeleri değil, toplumun dönüşümünü hızlandıran birer örnektir.

Engelli bireyler için daha eşitlikçi bir dünya hayal etmek, yalnızca onların haklarını savunmakla kalmaz, aynı zamanda hepimiz için daha adil bir gelecek inşa eder. Bugün hepimizin sorumluluğu, engellerin yalnızca zihinlerde olduğunu kabul ederek hareket etmektir.

Engelli bireyler, toplumun kenarında duran figürler değil, merkeze alınması gereken liderlerdir. Onların liderlik ettiği bir dünyada, kapsayıcılık ve eşitlik yalnızca bir hayal değil, bir gerçeklik olacaktır. Unutmayalım, engelleri aşmak sadece bireylerin değil, toplumun özgürlüğüdür.

Daha kapsayıcı, adil ve sürdürülebilir bir gelecek için bugün harekete geçme zamanı. Engelleri aşacak olan biziz; hem bireyler olarak hem de toplum olarak. Çünkü gerçek liderlik, sınırları yıkmakla başlar.