Aşağıdaki yazı İslam Ansiklopedisinden alınmıştır. Emeğe ve tarihe saygı için sabırla okumanızı rica ediyorum.
II. Abdülhamid tarafından yaptırılan ve kendi adıyla anılan (Hamidiye Suyu), İstanbul’u besleyen Halkalı, Kırkçeşme ve Taksim sularının dışında kalan küçük isâle sistemlerinden biridir. Tesisin büyük bölümü 1900 yılında tamamlanmış, suyun verilmesi 26 Mayıs 1902 tarihinde gerçekleşmiştir. Haliç’in güneyindeki tarihî yarımadanın içme suyunu temin eden Halkalı sularının sertlik derecesi oldukça yüksek menba suyu ve yine aynı yeri besleyen Kırkçeşme suları ile Haliç’in kuzeyini besleyen Taksim sularının ise bentlerde toplanan sertlik derecesi düşük fakat kirlenme ihtimali yüksek yüzeysel su olmalarına karşılık Hamidiye suyu, sertliği Fransız ölçüsüyle 3 derece civarında bulunan temiz menba
sularından meydana gelir. Bu sebeple İstanbul’un makbul sularından olup mevsime göre değişen debisi ortalama olarak günde 1200-1300 m3 kadardır. Hamidiye suyunun baş menbaları, Kırkçeşme tesislerinin doğu isâle kolu üzerinde ve Kemerburgaz’ın 2,5 km. kadar güneyinde yer alan Karakemer civarındadır. Sular maslaklarda toplandıktan sonra Kurudere boyunca devam edip Kovukkemer’e doğru yeni menbalarla batıdan gelen bir kolu alarak güneye yönelir ve böylece elli altı menbaın suyunu yirmi maslakta toplayarak Cendere terfi istasyonuna ulaşır. Buradan bir kol Kâğıthane deresinin sol sahilini takiben Kâğıthane’ye ve oradan da Haliç’teki mezbahaya kadar uzanır.

Asıl isâle hattını teşkil eden kol, Cendere’de terfi edilen suyu 225 mm. çapındaki borularla güneye doğru yöneltir. Levent civarındaki teraziden sonra Zincirlikuyu’da ayrılarak Mecidiyeköy’deki çeşmeye ve Balmumcu’dan da ikinci bir kol ile Şişli Etfal Hastahanesi’ndeki çeşmeye su verir. Daha sonra bugünkü Halâskârgazi caddesinin güneyindeki yoldan Nişantaşı kavşağına gelir ve buradan bir kol Harbiye-Elmadağ yolu ile Taksim Meydanı’na vardıktan sonra bir kol Gümüşsuyu caddesinden geçerek Alman Başkonsolosluğu, Gümüşsuyu Askerî Hastahanesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu binası önündeki çeşmelere, diğer bir kol da Fîruz Ağa Mescidi’ndeki (Cihangir) çeşmeye su verir. Taksim’den ayrılan üçüncü ve esas kol ise İstiklâl caddesini takiben Galatasaray Lisesi’ne ulaştıktan sonra Tünel’den önce ayrılan bir kolla Kasımpaşa Meydanı’ndaki çeşmeye, Tünel’den sonra bir kolla Kuledibi’ndeki çeşmeye, diğer bir kolla Bankalar caddesinden aşağı inerek Arap Camii’ndeki çeşmeye ve küçük bir kolla da sahildeki çeşmeye su verir. Nişantaşı’ndan Teşvikiye yönünde devam eden kol burada bir çeşmeye, sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka binasının altındaki bir çeşmeye, daha sonra Dolmabahçe’de İnönü Stadı önündeki iki çeşmeye ve Kabataş’ta da bir çeşmeye su vererek Tophane’ye kadar uzanır.
Balmumcu’daki ana isâle hattından bugünkü Barbaros bulvarı yönünde devam eden ana kol Yıldız Sarayı’ndan önce birçok kola ayrılır. Batıdaki kol bugünkü yaya üst geçidinden önce batıya yönelir ve bir kol Ihlamur Kasrı’ndaki çeşmeye, bir kol Murâdiye Çeşmesi’ne ulaşır; bu iki kolun ayırım yerinde de bir çeşme vardır. Batı koluna bağlı diğer bir kol Abbas Ağa Parkı yanında ve Sinan Paşa Camii civarında çeşitli yerlere su verir. Doğu tarafına ayrılan kollardan biri Yıldız Sarayı’nda dallanarak saray içinde ve dışında birçok yere su dağıtır. Diğer iki kol Orhâniye Kışlası civarından birbirine paralel olarak geçip biri Yahyâ Efendi Dergâhı’na, diğeri Ortaköy’e ve yine bunlardan bir kol sahil boyunca Bebek yönüne, bir diğeri de Beşiktaş yönüne gider… Bu yazı daha sayfalarca devam ediyor.
Hamidiye Suyu Abdülhamid Han’ın binlerce hayratından sadece bir tanesidir ve bütün bu hayratını şahsi kesesinden yapmıştır. Cennet mekan Sultan Abdülhamid’in adı tarihe altın harflerle yazılmış olup bunu silmeye hiçbir beşerin gücü ve imkanı yoktur. Sayın İBB yetkilileri, okurken bile yorulduğumuz ‘Hamidiye’yi hadım edene kadar, keşke elinizde imkan varken zat-ı alileriniz de halka bir hizmet etme lütfunda bulunsaydınız da ilerde adınızı hayırla yad ettirebilseydiniz. Ne diyelim, herkes kendisine yakışan şeyi yapar.